Haksız Tutuklama Tazminatı Nasıl Alınır?

Haksız Tutuklama Tazminatı Nasıl Alınır?

Haksız yere tutuklanmanın yarattığı maddi ve manevi zararlar, hukuk sistemimizde tazminat hakkı ile koruma altına alınmıştır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141 ila 144. maddeleri arasında düzenlenen haksız tutuklama tazminatı, adli hataların mağdurlarına bir nebze de olsa telafi imkanı sunmaktadır. Bu yazıda, haksız tutuklama tazminatının nasıl alınacağı, kimler tarafından talep edilebileceği, hangi durumlarda istenebileceği ve tazminat miktarının nasıl hesaplanacağı konularında detaylı bilgiler bulacaksınız.

Haksız Tutuklama Tazminatı ve Yasal Dayanağı

Tazminat İsteme Hakkının Yasal Temeli

Haksız tutuklama tazminatı, Türk hukuk sisteminde temel bir hak olarak koruma altına alınmıştır. Bu hakkın en temel dayanağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141 ila 144. maddeleri arasında düzenlenen hükümlerdir. CMK'nın 141. maddesi, hangi durumlarda tazminat talep edilebileceğini açıkça belirtmektedir.

Haksız tutuklama tazminatı, ceza muhakemesinde uygulanan "koruma tedbirleri" olarak adlandırılan tutuklama, gözaltı, yakalama ve el koyma gibi tedbirlerin hukuka aykırı şekilde uygulanması durumunda ortaya çıkan zararların giderilmesini amaçlar. Bu tedbirler, soruşturma ve kovuşturma sürecinde delillerin toplanması, şüphelinin kaçmasının önlenmesi ve yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacıyla uygulanır. Ancak bu tedbirlerin hukuka aykırı şekilde uygulanması durumunda, kişilerin maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi gerekir.

Anayasa'nın 19. maddesinin son fıkrası, bu konuda önemli bir düzenleme getirmektedir: "Hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir." Bu hüküm, haksız tutuklama tazminatı davalarının doğrudan hâkim veya savcılar aleyhine değil, Devlet aleyhine açılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, haksız tutuklama tazminatı davaları Hazine ve Maliye Bakanlığı aleyhine açılır.

CMK'nın 141. maddesinin 1. fıkrası, tazminat talep edilebilecek durumları şu şekilde sıralamaktadır:

  • Kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayanlar
  • Kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklananlar
  • Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayanlar
  • Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede hakkında hüküm verilmeyenler
  • Kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden gözaltına alınanlar
  • Kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan veya hâkim kararı olmaksızın serbest bırakılanlar
  • Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar yazılı olarak hemen bildirilmeyenler
  • Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyenler
  • Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilenler
  • Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulanlar veya korunması için gerekli tedbirler alınmayanlar
  • Eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılanlar veya zamanında geri verilmeyenler

Bu düzenlemeler, haksız tutuklama tazminatının yasal temelini oluşturmakta ve hangi durumlarda tazminat talep edilebileceğini açıkça ortaya koymaktadır.

Tazminat Talebinde Bulunamayacak Kişiler

Haksız tutuklama tazminatı her durumda ve herkes tarafından talep edilemez. CMK'nın 144. maddesi, tazminat talebinde bulunamayacak kişileri açıkça düzenlemiştir. Bu maddeye göre, aşağıdaki kişiler tazminat talebinde bulunamazlar:

  1. Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler: Kişinin başka bir suçtan dolayı aldığı hapis cezasından, haksız tutukluluk süresinin mahsup edilmesi durumunda tazminat talep edilemez.

  2. Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler: Kişinin tutuklandığı dönemde hukuka uygun olan bir tutuklama, sonradan yürürlüğe giren bir kanun değişikliği nedeniyle hukuka aykırı hale gelse bile tazminat talep edilemez.

  3. Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler: Bu durumlarda kişinin suçu işlediği kabul edilmekte, ancak çeşitli nedenlerle ceza verilmemektedir. Bu nedenle tazminat talep edilemez.

  4. Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler: Akıl hastalığı gibi nedenlerle kusur yeteneği bulunmayan kişiler, suçu işledikleri kabul edildiği için tazminat talep edemezler.

  5. Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar: Bu durum, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2021/8135 E, 2023/2005 K sayılı kararında da vurgulanmıştır. Kişinin kendi gerçek dışı beyanları nedeniyle tutuklanması durumunda tazminat talep edemeyeceği açıktır.

Bu düzenlemeler, haksız tutuklama tazminatının amacına uygun olarak, gerçekten haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin zararlarının tazmin edilmesini sağlamak ve tazminat kurumunun kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla getirilmiştir.

Özellikle CMK'nın 144. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen "gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar" hükmü, uygulamada sıkça karşılaşılan bir durumdur. Kişinin kendi beyanları nedeniyle tutuklanması durumunda, sonradan beraat etse bile tazminat talep edemeyeceği kabul edilmektedir.

Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, tazminat talebinde bulunamayacak kişilerin belirlenmesinde, kişinin tutuklanmasına neden olan eylemlerin ve beyanların niteliği, tutuklamanın hukuka uygunluğu ve kişinin tutuklanmasındaki kusur durumu gibi faktörler dikkate alınmaktadır.

Tazminat İsteme Koşulları ve Prosedürü

Haksız tutuklama tazminatı talep etmek, belirli yasal prosedürlere ve sürelere tabidir. Bu bölümde, tazminat talebinde bulunmak isteyen kişilerin izlemesi gereken adımları, dava açma sürelerini ve yetkili mahkemeleri detaylı olarak inceleyeceğiz.

Dava Açma Süresi

Haksız tutuklama tazminatı talep etmek isteyen kişiler için dava açma süresi büyük önem taşımaktadır. CMK'nın 142. maddesi bu konuda açık bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, tazminat istemi:

  • Kararların kesinleşmesinin tebliğinden itibaren 3 ay içinde
  • Her halde kararın kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıl içinde yapılmalıdır

Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup, sürelerin geçirilmesi halinde tazminat talep etme hakkı ortadan kalkmaktadır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 21.10.2003 tarihli, E. 2003/1787, K. 2003/1900 sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava açma süresi kesinleşmiş beraat kararının tebliğinden itibaren işlemeye başlar.

Özellikle belirtmek gerekir ki, tebliğ konusu büyük önem taşımaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 21.4.1975 tarihli, E. 1975/3, K. 1975/5 sayılı kararında açıkça ifade edildiği gibi, sanıkların yokluğunda hükmolunan beraat kararları ile Yargıtay'ca onanan ya da CMUK 322. maddesi uyarınca verilen beraat kararlarının ilgililere tebliği zorunludur. Bu tebliğ yapılmadan 3 aylık süre işlemeye başlamaz.

Ancak, sürelerin uzun süre geçmesi halinde hak kaybı söz konusu olabilir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 7.3.2000 tarihli, E. 2000/8-44, K. 2000/48 sayılı kararında, beraat kararının kesinleştiği tarihten 13 yıl sonra açılan tazminat davasının reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, her ne kadar tebliğ şartı aranıyor olsa da, makul sürelerin aşılması halinde hak düşürücü sürelerin işleyeceğini göstermektedir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Haksız tutuklama tazminatı davalarında görevli ve yetkili mahkeme konusu, CMK'nın 142. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre:

  • Tazminat isteminin kabulüne veya reddine karar vermeye ağır ceza mahkemesi yetkilidir
  • Davacının yerleşim yeri ağır ceza mahkemesi öncelikli olarak yetkilidir
  • Davaya konu işlem, yerleşim yeri ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi içerisinde gerçekleşmişse, en yakın ağır ceza mahkemesi yetkilidir
  • Davaya konu işlemi yapan mahkeme ağır ceza mahkemesi ise, o yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen mahkeme yetkilidir
  • Tek ağır ceza mahkemesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesi yetkilidir

Yetkili mahkemenin doğru belirlenmesi, davanın usulüne uygun şekilde görülmesi açısından kritik öneme sahiptir. Yanlış mahkemede açılan davalar, yetki yönünden reddedilebilir ve bu durum zaman kaybına neden olabilir.

Dava Açma Prosedürü

Haksız tutuklama tazminatı davası açmak isteyen kişilerin izlemesi gereken prosedür, CMK'nın 142. maddesinin 3 ila 7. fıkralarında detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu prosedür şu şekilde özetlenebilir:

  1. Dilekçe Hazırlama: Tazminat isteminde bulunacak kişi, açık kimlik ve adres bilgilerini içeren, zarara uğradığı işlemi ve tazminat miktarını belirten bir dilekçe hazırlamalıdır.

  2. Belgelerin Eklenmesi: Dilekçeye, zarara uğranıldığını iddia edilen işlemlerle ilgili belgeler eklenmelidir. Bu belgeler arasında beraat kararı, kovuşturmaya yer olmadığı kararı, tutuklama kararı, gözaltı kayıtları gibi belgeler yer alabilir.

  3. Dilekçenin Sunulması: Hazırlanan dilekçe ve ekleri, yetkili ağır ceza mahkemesine sunulur. Dilekçede eksiklik bulunması halinde, mahkeme tarafından bir aylık süre verilerek eksikliklerin tamamlanması istenir. Bu süre içinde eksiklikler tamamlanmazsa, dava reddedilir.

  4. Hazine Temsilcisine Tebligat: Mahkeme, dilekçenin bir örneğini Hazine temsilcisine tebliğ ederek, 15 gün içinde yazılı görüşünü bildirmesini ister.

  5. Duruşma Yapılması: Tazminat isteminin duruşmalı olarak incelenmesi esastır. Ancak, mahkeme gerekli gördüğü takdirde duruşma yapmaksızın da karar verebilir. Duruşma yapılması halinde, Hazine temsilcisi ile istemde bulunan kişi çağrılır. Duruşmaya katılmamaları halinde, yokluklarında karar verilebilir.

  6. Kararın Verilmesi: Mahkeme, istemde bulunan kişinin maddi ve manevi zararlarını, istemin haklılığını, tutukluluk süresini ve diğer faktörleri değerlendirerek bir karar verir.

  7. Kararın Kesinleşmesi ve İcra: Verilen karar, taraflara tebliğ edilir ve kesinleşir. Kesinleşen karar, infazı için Hazine'ye bildirilir. Hazine, kararın kendisine bildirilmesinden itibaren 30 gün içinde ödeme yapar. Ödeme yapılmaması halinde, icra yoluna başvurulabilir.

Dava açma prosedürünün doğru şekilde izlenmesi, tazminat talebinin başarıya ulaşması için büyük önem taşımaktadır. Özellikle dilekçede belirtilmesi gereken hususlar ve eklenmesi gereken belgeler konusunda titiz davranılmalıdır. Ayrıca, dava harçtan muaf olduğundan, herhangi bir harç ödenmesi gerekmemektedir.

Tazminat Hesaplama Ölçütleri

Haksız tutuklama tazminatı davalarında, mağdurun uğradığı zararın karşılanması için hem maddi hem de manevi tazminat talep edilebilmektedir. Bu tazminatların hesaplanması, belirli kriterlere ve Yargıtay içtihatlarına göre yapılmaktadır. Tazminat miktarının doğru hesaplanması, mağdurun haklarının tam olarak korunması açısından büyük önem taşır.

Maddi Tazminat Hesaplama

Maddi tazminat, haksız tutuklama nedeniyle kişinin uğradığı somut ekonomik kayıpları karşılamayı amaçlar. Bu kayıplar genellikle çalışamamaktan doğan kazanç kayıpları, işten çıkarılma nedeniyle kaybedilen ücret ve sosyal haklar, ceza davasında avukata ödenen vekalet ücreti ve cezaevinde yapılan masraflar gibi kalemlerden oluşur.

Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, maddi tazminat hesaplamasında temel ilkeler şunlardır:

  • Gerçek zararın ispatı esastır. Mağdur, uğradığı maddi zararı belgelemekle yükümlüdür. Bu belgeler; ücret bordrosu, vergi kaydı, gelir vergisi beyannamesi gibi resmi kayıtlar olabilir.

  • İspat edilemeyen durumlarda asgari ücret esas alınır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2016/2528 E, 2017/6012 K sayılı kararında belirtildiği üzere, maddi tazminatın tutuklulukta geçen süre için 16 yaşından büyükler için belirlenen net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekmektedir.

  • İşsiz kişilerde de asgari ücret uygulanır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 26.12.2001 tarih, 13893-17507 sayılı kararında vurgulandığı gibi, herhangi bir işte çalışmayan kişilerin maddi tazminat hesabında da asgari ücret esas alınmaktadır.

  • Meslek mensuplarında özel hesaplama yapılır. Örneğin, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 07.03.2002 tarih, 275-447 sayılı kararında belirtildiği üzere, avukatların tazminat taleplerinde defter ve vergi kayıtları incelenerek gerçek zararın belirlenmesi gerekmektedir.

  • Resmi tatil günleri dikkate alınmalıdır. Mağdurun normal şartlarda çalışmayacağı dini ve resmi bayramlar ile hafta sonu tatillerinin maddi tazminat hesabına dahil edilip edilmeyeceği araştırılmalıdır.

Maddi tazminat hesaplamasında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, muhtemel zararların tazminat kapsamına alınmamasıdır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin E:2021/7870 K:2023/2371 sayılı kararında belirtildiği gibi, üst rütbeye terfi edememe gibi muhtemel zararlar, maktu vekalet ücretini aşan avukatlık ücreti ve yeni telefon/bilgisayar alım ücretleri maddi zarar kapsamında değerlendirilmemektedir.

Manevi Tazminat Belirleme Kriterleri

Manevi tazminat, haksız tutuklama nedeniyle kişinin uğradığı manevi zararları, yani acı, elem ve ızdırabı karşılamayı amaçlar. Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde objektif kriterler kullanılması, hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşılması açısından önemlidir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2016/2599 E, 2017/2599 K sayılı kararında belirtildiği üzere, manevi tazminatın belirlenmesinde şu kriterler dikkate alınmalıdır:

  • Davacının sosyal ve ekonomik durumu: Kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, eğitim durumu gibi faktörler manevi tazminat miktarını etkileyebilir.

  • Suçun niteliği: Haksız tutuklamaya konu olan suçlamanın ağırlığı ve toplumda yarattığı etki, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde önemli bir faktördür.

  • Gözaltı/tutukluluk süresi: Özgürlükten yoksun kalınan sürenin uzunluğu, manevi tazminat miktarını doğrudan etkiler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, bir ay haksız tutuklama için yaklaşık 1000€ civarında manevi tazminat öngörülmektedir.

  • Tutukluluk koşulları: Tutukluluğun geçirildiği cezaevinin fiziki şartları, kalabalık olması, sağlık hizmetlerine erişim gibi faktörler de manevi tazminat miktarını etkileyebilir.

Manevi tazminat belirlenirken dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiğidir. Yargıtay kararlarında sıkça vurgulandığı üzere, manevi tazminat miktarı makul ve makbul bir miktar olmalı, zenginleşme sonucu doğurmamalıdır.

Ayrıca, manevi tazminat miktarı belirlenirken, benzer olaylarda verilen tazminat miktarları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde, haksız tutuklama tazminatı davalarında bir standart oluşturulması ve adil bir tazminat sistemi kurulması amaçlanmaktadır.

Sonuç olarak, haksız tutuklama tazminatı hesaplamasında hem maddi hem de manevi tazminat için belirli kriterler ve Yargıtay içtihatları bulunmaktadır. Maddi tazminatta gerçek zararın ispatı esastır, ispat edilemeyen durumlarda asgari ücret esas alınır. Manevi tazminatta ise kişinin sosyal durumu, suçun niteliği, tutukluluk süresi ve koşulları gibi faktörler dikkate alınarak makul bir miktar belirlenir.

Tazminat Davalarında Özel Durumlar ve Yargıtay İçtihatları

Haksız tutuklama tazminatı davalarında, genel kuralların yanı sıra bazı özel durumlar ve istisnalar bulunmaktadır. Bu bölümde, tazminat hesaplamalarında karşılaşılan özel durumlar ile faiz ve diğer taleplere ilişkin Yargıtay içtihatları incelenecektir.

Özel Hesaplama Durumları

Haksız tutuklama tazminatı davalarında, maddi zararın hesaplanması sırasında bazı özel durumlar ortaya çıkabilmektedir. Yargıtay'ın bu konudaki içtihatları, hangi zararların tazminat kapsamında değerlendirilebileceğine ışık tutmaktadır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin E:2021/7870 K:2023/2371 sayılı kararında, üst rütbeye terfi edememe durumunun muhtemel zarar kapsamında değerlendirildiği ve maddi tazminat hesabına dahil edilemeyeceği belirtilmiştir. Aynı kararda, maktu vekalet ücretini aşan avukatlık ücreti ve yeni telefon/bilgisayar alım ücretleri gibi kalemlerin de maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır.

Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında, gerçekleşmiş ve somut zararlar dikkate alınmakta, muhtemel veya varsayımsal zararlar tazminat hesabına dahil edilmemektedir. Örneğin, bir kişinin tutuklanmasaydı kazanabileceği iddia edilen gelirler, kesin ve somut bir şekilde ispatlanamadığı sürece tazminat hesabına dahil edilmemektedir.

CMK'nın 141/1-i maddesi, arama kararının ölçüsüz şekilde gerçekleştirilmesi durumunda tazminat talep edilebileceğini düzenlemektedir. Yargıtay kararlarında, arama işleminin ölçüsüz olup olmadığının değerlendirilmesinde, aramanın yapılış şekli, zamanı, süresi ve arama sırasında verilen zararlar gibi faktörler dikkate alınmaktadır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin E:2021/5860 K:2023/1854 sayılı kararında, maddi zararın ücret bordrosu, vergi kaydı, gelir vergisi beyannamesi gibi belgelerle ispatlanamadığı durumlarda, gözaltı veya tutukluluk döneminde 16 yaşından büyükler için geçerli net asgari ücret üzerinden hesaplanabileceği belirtilmiştir.

Özel Mesleklerde Tazminat Hesabı

Avukatlar, doktorlar, esnaf ve serbest meslek sahipleri gibi özel meslek gruplarında tazminat hesabı yapılırken, mesleğin özellikleri dikkate alınmaktadır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 7.3.2002 tarih, E. 2002/275, K. 2002/447 sayılı kararında, avukatların tazminat taleplerinde defter ve vergi kayıtları incelenerek gerçek zararın belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Benzer şekilde, esnaf ve serbest meslek sahiplerinin tazminat taleplerinde, vergi kayıtları, serbest meslek kazanç defterleri ve diğer resmi belgeler incelenerek gerçek zararın tespiti yoluna gidilmektedir. Bu belgelerin bulunmadığı durumlarda ise, ilgili meslek odalarından emsal kazanç bilgileri sorulabilmektedir.

Faiz ve Diğer Talepler

Haksız tutuklama tazminatı davalarında faiz talebi, uygulamada sıkça karşılaşılan bir konudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20.09.2005 tarih, E.2005/1-88 K.2005/98 sayılı kararında, tazminat davalarında talep halinde yasal faiz yürütülmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Faiz başlangıç tarihi konusunda ise, Yargıtay içtihatları doğrultusunda, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, haksız tutuklama tazminatı davalarında faiz talebinin dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi önem taşımaktadır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 09.06.2009 tarih, 2007/8967-2009/6862 sayılı kararında, dava dilekçesinde belirtilmemiş olsa bile sonradan ıslah yoluyla faiz talep edilebileceği kabul edilmiştir. Bu karar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ıslah kurumuna ilişkin hükümlerinin, koruma tedbirleri tazminat davalarında da uygulanabileceğini göstermektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin E:2021/6218 K:2023/981 sayılı kararında, koruma tedbirleri tazminat davalarının CMK'da düzenlense de özel hukuk yanı ağır bastığından, düzenleme bulunmayan hallerde HMK hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu karar, tazminat davalarında usule ilişkin birçok konuda HMK hükümlerinin uygulanabileceğini göstermektedir.

Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderleri

Haksız tutuklama tazminatı davalarında vekalet ücreti ve yargılama giderleri konusunda da özel durumlar söz konusudur. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili hükümleri uyarınca, bu davalarda vekalet ücretine hükmedilmektedir.

Yargıtay kararlarında, maktu vekalet ücretini aşan avukatlık ücretinin maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilse de, davacının ceza davasında avukata ödediği vekalet ücreti, maddi zarar kapsamında değerlendirilebilmektedir.

Yargılama giderleri açısından ise, haksız tutuklama tazminatı davaları harçtan muaf olduğundan, davacı harç ödemek zorunda değildir. Ancak, bilirkişi ücreti gibi diğer yargılama giderleri, davanın sonucuna göre taraflardan birine yüklenebilmektedir.

Sonuç

Haksız tutuklama tazminatı davalarında, genel kuralların yanı sıra çeşitli özel durumlar ve istisnalar bulunmaktadır. Maddi zararın hesaplanmasında gerçekleşmiş ve somut zararların dikkate alınması, muhtemel veya varsayımsal zararların tazminat hesabına dahil edilmemesi, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları arasındadır. Faiz ve diğer talepler konusunda ise, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi ve HMK hükümlerinin uygulanabilmesi, bu davaların özel hukuk yanının ağır bastığını göstermektedir. Tüm bu özel durumlar ve Yargıtay içtihatları, haksız tutuklama tazminatı davalarının başarıyla sonuçlandırılabilmesi için dikkate alınması gereken önemli hususlardır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.