
Yürütmeyi Durdurma Kararı ve İtiraz
İdari yargıda önemli bir hukuki koruma mekanizması olan yürütmeyi durdurma kararları, hukuka aykırı idari işlemlerin uygulanması sonucu oluşabilecek telafisi güç zararları önlemeyi amaçlar. Bu yazıda, yürütmeyi durdurma kararlarının yasal dayanakları, şartları, örnek kararlar ve bu kararlara karşı itiraz yolları detaylı olarak incelenmiştir.
Yürütmeyi Durdurma Kararının Yasal Dayanağı ve Şartları
İdari yargıda yürütmeyi durdurma kararları, hukuk devleti ilkesinin önemli bir güvencesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kararlar, idari işlemlerin uygulanması sonucu ortaya çıkabilecek telafisi güç veya imkânsız zararları önlemek amacıyla alınan geçici koruma tedbirleridir. Yürütmeyi durdurma kararları, idari işlemin hukuka uygunluk karinesini geçici olarak askıya alarak, dava sonuçlanıncaya kadar idari işlemin icra edilebilirliğini durdurur. Bu bölümde, yürütmeyi durdurma kararlarının anayasal ve yasal dayanakları ile bu kararların verilebilmesi için gerekli şartlar detaylı olarak incelenecektir.
Anayasal Düzenleme
Yürütmeyi durdurma kararlarının anayasal dayanağını Anayasa'nın 125. maddesi oluşturmaktadır. Bu madde, idari işlemlere karşı yargı yolunun açık olduğunu belirtmekle kalmayıp, yürütmeyi durdurma kararlarının hangi şartlarda verilebileceğini de düzenlemektedir.
Anayasa'nın 125. maddesinin beşinci fıkrasına göre:
"İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir."
Bu anayasal düzenleme, yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için iki temel şartın birlikte gerçekleşmesini zorunlu kılmaktadır:
- İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğacak olması
- İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması
Anayasa'nın 125. maddesinin altıncı fıkrası ise yürütmeyi durdurma kararlarına getirilebilecek sınırlamaları düzenlemektedir. Buna göre:
"Yürütmenin durdurulması kararı, olağanüstü hâl, seferberlik, savaş hâli, millî güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık nedenlerine bağlı olarak kanunla sınırlanabilir."
Bu hüküm, yürütmeyi durdurma kararlarının belirli olağanüstü durumlarda kanunla sınırlandırılabileceğini öngörmektedir. Ancak bu sınırlamaların da hukuk devleti ilkesine uygun olması ve ölçülülük prensibine riayet etmesi gerekmektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu Düzenlemesi
Anayasa'daki temel düzenlemenin yanı sıra, yürütmeyi durdurma kararlarının usul ve esasları 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 27. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
İYUK Madde 27/2'ye göre:
"Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler."
Bu düzenleme, Anayasa'daki şartları tekrarlamakla birlikte, yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için kural olarak davalı idarenin savunmasının alınması gerektiğini de belirtmektedir. Ancak aynı maddenin devamında, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesinin, savunma alınmaksızın da durdurulabileceği düzenlenmiştir.
İYUK'un 27. maddesinin 3. fıkrası, yürütmeyi durdurma kararlarının gerekçeli olması zorunluluğunu getirmektedir. Bu gerekçede, yürütmeyi durdurma şartlarının neden gerçekleştiği açıkça belirtilmelidir.
Yürütmeyi durdurma kararlarının uygulanmasına ilişkin olarak İYUK'un 27. maddesinin 8. fıkrası önemli bir düzenleme içermektedir:
"Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir."
Bu hüküm, yürütmeyi durdurma kararlarının kural olarak teminat karşılığında verileceğini, ancak mahkemenin takdirine bağlı olarak teminat aranmayabileceğini düzenlemektedir.
Anayasa Mahkemesi'nin E.2022/14, K.2022/70 sayılı kararı, yürütmeyi durdurma kararlarında teminat konusunu ele alan önemli bir içtihattır. Bu kararda Anayasa Mahkemesi, vergi iadesi davalarında dava konusu tutarın %50'si oranında teminat alınmasını öngören kuralın, yürütmenin durdurulması kurumunun etkinliğini azalttığını ve amacının gerçekleşmesini engellediğini belirtmiştir. Mahkeme, yargı yerlerine teminat konusunda takdir yetkisi tanınmaması ve adli yardım imkanı sağlanmamasının Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmetmiştir.
Yürütmeyi durdurma kararlarının verilebilmesi için aranan "telafisi güç veya imkânsız zarar" şartı, idari işlemin uygulanması halinde ortaya çıkacak zararın, dava sonunda işlemin iptaline karar verilse bile giderilemeyecek veya giderilmesi çok zor olacak nitelikte olmasını ifade eder. Örneğin, bir yapının yıkılması, bir öğrencinin okuldan uzaklaştırılması veya bir memurun görevden alınması gibi durumlarda, dava sonunda işlem iptal edilse bile, bu süre zarfında oluşan maddi ve manevi zararların tam olarak telafisi mümkün olmayabilir.
"İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması" şartı ise, işlemin hukuka aykırılığının ilk bakışta anlaşılabilecek derecede açık ve belirgin olmasını gerektirir. Bu şart, her hukuka aykırılık iddiasının yürütmeyi durdurma kararı verilmesi için yeterli olmadığını, hukuka aykırılığın belirgin ve açık olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yürütmeyi Durdurma Kararı Örnekleri
İdari yargıda yürütmeyi durdurma kararları, hukuka aykırı idari işlemlerin uygulanması sonucu oluşabilecek telafisi güç veya imkânsız zararları önlemek amacıyla verilen geçici koruma tedbirleridir. Bu bölümde, mahkemelerin verdiği yürütmeyi durdurma kararlarından örnekler incelenecektir. Örnekler, savunma alınmaksızın verilen kararlar ve savunmadan sonra verilen kararlar olmak üzere iki kategoride ele alınacaktır.
Savunma Alınmaksızın Verilen Kararlar
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir. Bu tür kararlar, özellikle uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikteki idari işlemler için önem taşımaktadır.
19/09/2018 tarihli bir kararda, Polis Meslek Eğitim Merkezi'nden ilişik kesme işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Mahkeme, söz konusu işlemin uygulanması halinde davacının eğitim hakkından mahrum kalacağını ve bunun telafisi güç zararlara yol açacağını değerlendirmiştir. İlişik kesme işlemi, uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikte olduğundan, davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına hükmedilmiştir.
Savunma alınmaksızın verilen yürütmeyi durdurma kararlarında, mahkemeler işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu ve telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı hususlarını ayrıntılı olarak gerekçelendirmek zorundadır. Bu tür kararlar, idari işlemin uygulanmasının yaratacağı zararın aciliyeti ve ciddiyeti nedeniyle istisnai nitelik taşır.
Bir başka örnekte, öğrencinin okuldan uzaklaştırma cezasına ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasına savunma alınmaksızın karar verilmiştir. Mahkeme, öğrencinin eğitim-öğretim dönemini kaybetme riski bulunduğunu ve bunun telafisi güç zararlara yol açacağını değerlendirmiştir. Ayrıca, uzaklaştırma cezasının verilmesinde usul hatası bulunduğu ve bu nedenle işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Savunmadan Sonra Verilen Kararlar
İdari yargıda, davalı idarenin savunması alındıktan sonra verilen yürütmeyi durdurma kararları daha yaygındır. Bu tür kararlarda, mahkeme her iki tarafın iddia ve savunmalarını değerlendirerek karar vermektedir.
Danıştay 8. Dairesi'nin E.2016/8090 sayılı ve 6.06.2017 tarihli kararı, savunmadan sonra verilen yürütmeyi durdurma kararlarına önemli bir örnektir. Bu kararda, Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) "Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama" programı ile ilgili duyurusu, tercih, yerleştirme ve kayıt işlemlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu kararda, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun Geçici 69. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmıştır. Mahkeme, ilgili yasa maddesinin "ilişkili alanlarda lisans tamamlama" yapılmasını öngördüğünü, ancak Sosyal Hizmetler lisans programına başvurabilen önlisans programları arasında yasa maddesinin aradığı ilişkinin bulunmadığını tespit etmiştir. Bu nedenle, YÖK'ün uygulamasının açıkça hukuka aykırı olduğu ve telafisi güç zararlara yol açacağı kanaatine varılarak yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
25/12/2018 tarihli bir başka kararda ise, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu somut veriye dayanmadan tesis edilen işlemin yürütmesinin durdurulmasına hükmedilmiştir. Mahkeme, söz konusu işlemin Anayasa ile teminat altına alınan çalışma ve kamu hizmetine girme haklarını engellediği gerekçesiyle hukuka aykırı olduğunu değerlendirmiştir. Bu kararda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmış ve güvenlik soruşturmasının somut verilere dayanması gerektiği vurgulanmıştır.
Savunmadan sonra verilen yürütmeyi durdurma kararlarında, mahkemeler daha kapsamlı bir inceleme yapma imkânına sahiptir. Davalı idarenin savunması, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile birlikte değerlendirilerek, işlemin hukuka aykırılığı ve telafisi güç zararların varlığı konusunda daha sağlıklı bir kanaat oluşturulabilmektedir.
Akademik personel işlemleriyle ilgili 27/11/2018 tarihli bir kararda, üniversitenin akademik kadro ilanına ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Mahkeme, ilgili mevzuata aykırı olarak yapılan kadro ilanının hukuka aykırı olduğunu ve davacının akademik kariyer planlamasında telafisi güç zararlara yol açacağını değerlendirmiştir.
Yürütmeyi durdurma kararlarında, mahkemeler idari işlemin niteliğini, uygulanması halinde doğacak zararın boyutunu ve hukuka aykırılığın derecesini dikkate alarak karar vermektedir. Bu kararlar, idari yargının etkin bir hukuki koruma sağlama işlevinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Yürütmeyi Durdurma Kararlarına İtiraz
İdari yargıda, yürütmeyi durdurma kararları hukuk devleti ilkesinin önemli bir güvencesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kararlar, idari işlemlerin hukuka uygunluk denetimi yapılana kadar uygulanmasının durdurulmasını sağlayarak, telafisi güç veya imkânsız zararların önüne geçmeyi amaçlar. Ancak her hukuki kararda olduğu gibi, yürütmeyi durdurma kararlarına karşı da itiraz yolu açıktır. Bu bölümde, yürütmeyi durdurma kararlarına itiraz usulü, itiraz mercileri ve ikinci kez yürütmeyi durdurma talebi konuları detaylı olarak incelenecektir.
İtiraz Usulü
Yürütmeyi durdurma kararlarına itiraz, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 7. fıkrası ile düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yürütmeyi durdurma kararlarına karşı itiraz yoluna başvurulabilmektedir. İtiraz, kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, sürenin geçirilmesi halinde itiraz hakkı ortadan kalkar.
İtiraz dilekçesi, kararı veren mahkemeye hitaben yazılmalı ve dilekçede yürütmeyi durdurma şartlarının gerçekleştiğine ilişkin açıklamalara yer verilmelidir. İtiraz dilekçesinde:
- İtiraz eden tarafın kimlik ve iletişim bilgileri
- İtiraz edilen kararın tarih ve sayısı
- İtirazın gerekçeleri (telafisi güç veya imkânsız zararların varlığı ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu hususları)
- Talep sonucu
yer almalıdır. Ayrıca, itiraz dilekçesi ile birlikte yürütmeyi durdurma harcının yatırılması gerekmektedir. İtiraz dilekçesi, kararı veren mahkemeye sunulur ve mahkeme tarafından dosya ile birlikte yetkili itiraz merciine gönderilir.
İtiraz yoluna yalnızca bir kez başvurulabilir ve itiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Bu kararlar aleyhine tekrar itiraz yoluna gidilemez veya temyiz başvurusu yapılamaz.
İtiraz Mercileri
Yürütmeyi durdurma kararlarına itirazda yetkili merciler, kararı veren mahkemenin türüne göre değişiklik göstermektedir:
İdare ve vergi mahkemesi kararlarına karşı: İtiraz mercii, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunduğu Bölge İdare Mahkemesi'dir.
Bölge İdare Mahkemesi kararlarına karşı: İtiraz mercii, en yakın Bölge İdare Mahkemesi'dir.
Danıştay dava dairesi kararlarına karşı: İtiraz mercii, konusuna göre İdari Dava Daireleri Kurulu veya Vergi Dava Daireleri Kurulu'dur.
Adli tatil döneminde: Nöbetçi mahkeme tarafından verilen kararlara karşı itiraz, kararı veren mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki en yakın nöbetçi mahkemeye yapılır.
İtiraz mercii, itiraz dilekçesinin kendisine ulaşmasından itibaren en geç 15 gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz mercii, dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir ve bu karar kesindir.
İkinci Kez Yürütmeyi Durdurma Talebi
İdari yargıda, yürütmeyi durdurma talebinin reddedilmesi halinde, aynı konuda tekrar yürütmeyi durdurma talebinde bulunulup bulunulamayacağı önemli bir husustur. İYUK m. 27/10 hükmü, 6352 sayılı Kanun'un 57. maddesi ile eklenmiş olup, bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur. Bu düzenlemeye göre: "Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz."
Bu hüküm, yürütmeyi durdurma talebinin reddedilmesi halinde, aynı sebeplere dayanarak tekrar yürütmeyi durdurma talebinde bulunulamayacağını ifade etmektedir. Ancak, yeni olgular veya sebepler ortaya çıkması halinde, bu yeni olgular ve sebeplere dayanılarak tekrar yürütmeyi durdurma talebinde bulunulabilir.
Danıştay Beşinci Dairesi'nin 28/5/2013 tarih ve E:2011/5251 sayılı kararında belirtildiği üzere, yürütmeyi durdurma talebinin reddedilmesi halinde, yeni olgular ve sebepler ileri sürülerek tekrar yürütmeyi durdurma talebinde bulunulabilir. Ancak, bu yeni olgular ve sebeplerin, önceki yürütmeyi durdurma talebinin reddedilmesinden sonra ortaya çıkmış olması veya önceki talepte ileri sürülmemiş olması gerekmektedir.
Yeni olgular ve sebepler kapsamında değerlendirilebilecek hususlar şunlardır:
- Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan yeni deliller
- İdarenin dava konusu işlemi ile ilgili yeni uygulamaları
- Benzer konularda verilmiş yeni yargı kararları
- Mevzuatta meydana gelen değişiklikler
Bu yeni olgular ve sebepler, yürütmeyi durdurma talebinin yeniden değerlendirilmesini gerektirecek nitelikte olmalıdır. Aksi takdirde, mahkeme tarafından ikinci yürütmeyi durdurma talebinin, aynı sebeplere dayanılarak yapıldığı gerekçesiyle reddedilmesi söz konusu olabilir.
Yürütmeyi durdurma kararlarına itiraz mekanizması, idari yargıda hukuki güvenliğin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu mekanizma sayesinde, yürütmeyi durdurma kararlarının hukuka uygunluğu bir kez daha denetlenmekte ve olası hataların önüne geçilmektedir. Ayrıca, ikinci kez yürütmeyi durdurma talebine ilişkin düzenleme ile yargılamanın gereksiz yere uzamasının önüne geçilmekte ve yargı ekonomisi ilkesine uygun hareket edilmektedir.
Yürütmeyi Durdurma Kararının Sonuçları ve Önemi
Yürütmeyi durdurma kararları, idari yargı sistemimizin en önemli koruyucu mekanizmalarından biridir. Bu kararlar, hukuka aykırı olduğu iddia edilen idari işlemlerin, dava sonuçlanıncaya kadar uygulanmasını engelleyerek, telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasını önler. Yürütmeyi durdurma kararlarının hukuki sonuçları ve pratik önemi, idari yargının etkinliğini doğrudan etkileyen faktörlerdir.
İdari İşlemin İcrailiğinin Askıya Alınması
Yürütmeyi durdurma kararı verildiğinde, idari işlemin en temel özelliklerinden biri olan "icrailiği" geçici olarak askıya alınır. İdari işlemin icrailiği, idarenin tek taraflı irade açıklamasıyla hukuki sonuç doğurabilme ve bu sonucu gerekirse zorla uygulayabilme yetkisini ifade eder. Yürütmeyi durdurma kararı ile idari işlemin bu özelliği dava sonuna kadar durdurulur.
Bu durum, idari işlemin hukuka uygunluk karinesini de geçici olarak ortadan kaldırır. İdari işlemler, aksi ispatlanıncaya kadar hukuka uygun kabul edilirler. Ancak yürütmeyi durdurma kararı, mahkemenin idari işlemin hukuka aykırı olma ihtimalini güçlü gördüğünü gösterir ve bu karineyi dava sonuna kadar askıya alır.
Hak Kayıplarının Önlenmesi
Yürütmeyi durdurma kararları, özellikle kamu görevlilerinin statülerine ilişkin işlemlerde büyük önem taşır. Örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesi kapsamında yapılan atama, görevden alma, disiplin cezası gibi işlemlerin yürütmesinin durdurulması, ilgili kamu görevlisinin hak kaybına uğramasını engeller.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda olumsuz değerlendirme yapılarak kamu görevine başlatılmayan kişiler hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararları, Anayasa ile teminat altına alınan çalışma ve kamu hizmetine girme haklarının korunmasını sağlar. Bu tür kararlarda mahkemeler, 657 sayılı Kanun'un 48. maddesindeki şartların somut ve objektif değerlendirmesini yaparak, idarenin takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığını denetler.
İdarenin Yürütmeyi Durdurma Kararlarına Uyma Zorunluluğu
İdare, yürütmeyi durdurma kararlarını derhal uygulamakla yükümlüdür. Bu kararların uygulanmaması, hem hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturur hem de idari yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlilerinin hukuki ve cezai sorumluluğuna yol açabilir. Anayasa'nın 138. maddesi uyarınca, yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Yürütmeyi Durdurma Kararlarının Sınırlandırılması
Anayasa'nın 125. maddesinin altıncı fıkrası, yürütmeyi durdurma kararlarının belirli durumlarda sınırlandırılabileceğini öngörmektedir. Bu fıkraya göre, "Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir."
Bu anayasal hüküm, yürütmeyi durdurma kararlarının mutlak olmadığını ve belirli olağanüstü durumlarda kanunla sınırlandırılabileceğini göstermektedir. Ancak bu sınırlandırma, yürütmeyi durdurma kurumunu tamamen ortadan kaldıracak nitelikte olamaz. Anayasa Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kurumunun etkinliğini azaltan ve amacının gerçekleşmesini engelleyen düzenlemeleri Anayasa'ya aykırı bulmaktadır.
Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin E.2022/14, K.2022/70 sayılı kararında, vergi iadesi davalarında dava konusu tutarın %50'si oranında teminat alınmasını öngören kuralın, yürütmenin durdurulması kurumunun etkinliğini azalttığı ve amacının gerçekleşmesini engellediği belirtilmiştir. Mahkeme, yargı yerlerine teminat konusunda takdir yetkisi tanınmaması ve adli yardım imkanı sağlanmamasını Anayasa'ya aykırı bulmuştur.
Yürütmeyi Durdurma Kararının İptal Kararı ile İlişkisi
Yürütmeyi durdurma kararı, geçici bir koruma tedbiridir ve dava sonunda verilen iptal kararı ile yerini asıl hüküm olan iptal kararına bırakır. İptal kararı, idari işlemi tesis edildiği tarihten itibaren ortadan kaldırır ve işlemin hiç tesis edilmemiş gibi sonuç doğurmasını sağlar.
Yürütmeyi durdurma kararı, dava sonunda işlemin iptal edilmesi halinde, iptal kararının geriye dönük etkisinin pratik olarak uygulanabilmesini sağlar. Eğer dava süresince idari işlemin yürütmesi durdurulmazsa, dava sonunda iptal kararı verilse bile, bu süre zarfında oluşan zararların telafisi güç veya imkânsız olabilir.
Yürütmeyi Durdurma Kararlarının Hukuk Devleti İlkesi Açısından Önemi
Yürütmeyi durdurma kurumu, hukuk devleti ilkesinin somut bir görünümüdür. İdarenin hukuka bağlılığının sağlanması ve bireylerin hukuki güvenliğinin korunması açısından hayati öneme sahiptir. Bu kurum sayesinde, idari işlemlerin yargısal denetimi etkili bir şekilde gerçekleştirilir ve idarenin keyfi uygulamalarına karşı bireylerin hakları korunur.
Yürütmeyi durdurma kararları, özellikle temel hak ve özgürlükleri etkileyen idari işlemlerde, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlar. Bu kararlar olmaksızın, idari yargı denetimi çoğu zaman geç kalmış ve etkisiz bir denetim haline gelebilir.
İdari yargı sistemimizde yürütmeyi durdurma kararları, hukuka aykırı idari işlemlerin uygulanmasını engelleyerek telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasını önleyen önemli bir hukuki koruma mekanizmasıdır. Bu kararlar, Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda öngörülen şartlar çerçevesinde verilir ve idari işlemin icrailiğini geçici olarak askıya alır. Yürütmeyi durdurma kararlarına karşı itiraz yolu açık olmakla birlikte, itiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Hukuk devleti ilkesinin somut bir görünümü olan yürütmeyi durdurma kurumu, idari yargı denetiminin etkinliğini sağlayan ve bireylerin haklarını koruyan vazgeçilmez bir hukuki araçtır.