Zilyetliğe Dayalı Tapu Davaları

Zilyetliğe Dayalı Tapu Davaları

Zilyetliğe dayalı tapu davaları, Türk hukuk sisteminde önemli bir yere sahiptir. Bu davalar, bir taşınmaz üzerinde fiili hâkimiyeti bulunan kişinin belirli şartlar altında mülkiyet hakkı kazanabilmesini sağlar. Malik sıfatıyla, kesintisiz ve 20 yıl süreyle devam eden zilyetlik, tapu iptali ve tescil davası açılarak hukuki bir hakka dönüştürülebilir. Bu yazıda, zilyetlik kavramı, zilyetliğe dayalı tapu davalarının şartları, mahkeme süreci ve Yargıtay'ın konuya yaklaşımı ele alınmaktadır.

Zilyetlik Kavramı ve Özellikleri

Zilyetlik, Türk hukuk sisteminde önemli bir kavram olup, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki fiili hakimiyeti ifade eder. Özellikle tapu davaları söz konusu olduğunda, zilyetlik kavramının doğru anlaşılması büyük önem taşır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenen zilyetlik, mülkiyet hakkının kazanılmasında ve korunmasında temel bir rol oynar.

Zilyetliğin Tanımı ve Mülkiyetten Farkı

Zilyetlik, bir eşya üzerinde fiili hakimiyet kurma durumudur. Bir kişi, bir şeyin üzerinde fiili hakimiyet sahibi ise o şeyin zilyedidir. Bu fiili hakimiyet, eşyayı kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkilerini içerir. Ancak zilyetlik, mülkiyetten farklı bir kavramdır ve bu iki kavramın karıştırılmaması gerekir.

Zilyetlik ile mülkiyet arasındaki temel farklar şunlardır:

  • Zilyetlik fiili bir durumu ifade ederken, mülkiyet hukuki bir bağı ifade eder
  • Zilyetlik için fiili egemenlik yeterli iken, mülkiyet için hukuki bir hak gereklidir
  • Bir kişi, bir eşyanın zilyedi olabilir ancak maliki olmayabilir (örneğin kiracı)
  • Mülkiyet hakkı mutlak bir hak iken, zilyetlik nispi bir haktır

Zilyetliğin oluşması için iki temel unsur gereklidir: zilyetlik iradesi ve fiili egemenlik. Zilyetlik iradesi, kişinin eşya üzerinde hakimiyet kurma niyetini ifade ederken, fiili egemenlik ise bu hakimiyetin somut olarak gerçekleştirilmesini ifade eder. Bu iki unsurun bir arada bulunması, zilyetliğin varlığı için şarttır.

Zilyetliğin Kazanılma Yolları

Zilyetlik, çeşitli yollarla kazanılabilir. Türk Medeni Kanunu'na göre zilyetliğin kazanılma yolları şu şekildedir:

  1. Aslen Kazanma: Zilyetliğin malik tarafından doğrudan elde edilmesidir. Örneğin, bir kişinin sahipsiz bir eşyayı ele geçirmesi veya yeni bir eşya üretmesi durumunda zilyetlik aslen kazanılır.

  2. Tesisen Kazanma: Mal sahibinin malını koruyarak başkasına zilyetlik vermesidir. Örneğin, bir ev sahibinin evini kiralaması durumunda, kiracı evin zilyedi olur ancak mülkiyet hakkı ev sahibinde kalır.

  3. Devren Kazanma: Zilyetliğin bir kişiden diğerine devredilmesidir. Bu devir, eşyanın fiziksel olarak teslimi veya zilyetliğin havalesi yoluyla gerçekleşebilir.

  4. Miras Yoluyla Kazanma: Miras bırakanın ölümüyle birlikte, mirasçılar terekeye dahil olan malların zilyetliğini kazanırlar.

TMK m.996 uyarınca, bir kişi zilyetliğini, kendisine karşı zilyetliğe son verilmiş olan kişinin zilyetlik süresini kendi zilyetlik süresine ekleyebilir. Bu durum, eklemeli zilyetlik olarak adlandırılır ve özellikle zilyetliğe dayalı tapu davalarında büyük önem taşır.

Zilyetliğin Fonksiyonları

Zilyetlik, hukuk sisteminde çeşitli fonksiyonlara sahiptir. Bu fonksiyonlar, zilyetliğin korunmasının ve hukuki düzenlemelere konu olmasının temel gerekçelerini oluşturur:

  1. Aleniyet ve Mülkiyete Karine Fonksiyonu: Zilyetlik, mülkiyet hakkının varlığına karine teşkil eder. Menkul bir şeyin zilyedi, aksi ispatlanmadıkça onun maliki sayılır. Bu durum, ispat yükünü tersine çevirir ve dava açıldığında zilyedin mülkiyet hakkını ispat zorunluluğunu ortadan kaldırır.

  2. İktisap Fonksiyonu: Zilyetlik, belirli şartlar altında mülkiyet hakkının kazanılmasını sağlar. Özellikle taşınmazlarda, malik sıfatıyla ve kesintisiz olarak en az 20 yıl süreyle zilyetlik, mülkiyet hakkının kazanılmasına yol açabilir.

  3. Koruma Fonksiyonu: Zilyetlik, hukuki koruma altındadır. Zilyetliğe yapılan saldırılar, zilyetliğin korunması davalarıyla engellenebilir ve oluşan zararlar tazmin edilebilir.

  4. Huzur ve Sükunu Sağlama Fonksiyonu: Zilyetliğin korunması, toplumsal düzenin ve barışın sağlanmasına katkıda bulunur. Kişilerin eşyalar üzerindeki fiili hakimiyetlerinin korunması, toplumsal çatışmaların önlenmesini sağlar.

Zilyetliğin bu fonksiyonları, özellikle taşınmazlar üzerindeki zilyetliğe dayalı tapu davalarında büyük önem taşır. Bir kişinin taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin niteliği, süresi ve kapsamı, tapu iptali ve tescil davalarının sonucunu doğrudan etkiler.

Zilyetlik, Türk hukuk sisteminde sadece fiili bir durum olarak değil, aynı zamanda hukuki sonuçlar doğuran önemli bir kavram olarak karşımıza çıkar. Özellikle taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin, belirli şartlar altında mülkiyet hakkının kazanılmasına yol açması, zilyetliğe dayalı tapu davalarının temelini oluşturur. Bu nedenle, zilyetlik kavramının ve özelliklerinin doğru anlaşılması, bu tür davaların başarıyla sonuçlandırılması için büyük önem taşır.

Zilyetliğin Korunması ve Dava Yolları

Zilyetlik, bir eşya üzerindeki fiili hakimiyeti ifade eden hukuki bir kavramdır. Türk hukuk sisteminde zilyetliğin korunması, hem hukuki hem de idari yollarla sağlanmaktadır. Bu koruma mekanizmaları, kişilerin taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki fiili hakimiyetlerinin haksız müdahalelere karşı güvence altına alınmasını amaçlamaktadır.

Zilyetliğin Korunması Davaları

Zilyetliğin korunması davaları, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiş olup, zilyedin zilyetliğine yönelik saldırıları bertaraf etmek amacıyla açılan davalardır. Bu davalar, basit yargılama usulüne tabi olup, hızlı bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanmaktadır.

Zilyetliğin korunması davalarında, zilyedin üç temel talebi olabilir:

  • Saldırının sona erdirilmesi
  • Saldırı tehlikesinin önlenmesi
  • Saldırı nedeniyle oluşan zararın giderilmesi

Bu davaların açılabilmesi için 5 yıllık bir süre öngörülmüştür. Bu süre, zilyetliğe yönelik saldırının gerçekleştiği veya saldırının öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Sürenin geçmesi halinde, zilyetliğin korunması davası açma hakkı düşer, ancak mülkiyet hakkına dayalı davalar açılabilir.

Zilyetliğin korunması davalarında, davacının zilyetliğini ispat etmesi yeterlidir; ayrıca mülkiyet hakkını ispat etmesi gerekmez. Bu durum, zilyetliğin korunması davalarını mülkiyet davalarından ayıran en önemli özelliklerden biridir. Mahkeme, zilyetliğin varlığını tespit ettikten sonra, saldırının hukuka aykırı olup olmadığını değerlendirir.

Zilyetliğin korunması davalarında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu m.14 uyarınca zilyetlik araştırması ve miktar tespiti yapılır. Bu araştırma, zilyetliğin niteliğini, süresini ve kapsamını belirlemeye yöneliktir. Özellikle taşınmazlar üzerindeki zilyetlik iddialarında, zilyetliğin malik sıfatıyla ve ne kadar süredir devam ettiği büyük önem taşır.

Kadastro çalışmaları başlamış olan bölgelerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu m.27/1 ve m.25/1-c hükümleri gereğince, henüz kesinleşmemiş olan zilyetlik davaları, kadastro tutanağı düzenlendiğinde kadastro mahkemesine devrolunur. Bu düzenleme, kadastro çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve tapu sicilinin doğru bir şekilde oluşturulmasını amaçlamaktadır.

Zilyetliğin korunması davalarında, tanık beyanları, tapu kayıtları, kadastro tutanakları, hava fotoğrafları ve bilirkişi raporları gibi deliller kullanılabilir. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek zilyetliğin varlığını ve niteliğini tespit eder.

Zilyetliğin İdari Yoldan Korunması

Zilyetliğin korunması sadece yargı yoluyla değil, idari yollarla da sağlanabilir. Özellikle taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin korunmasında idari yollar önemli bir alternatif oluşturur.

İdari yoldan zilyetliğin korunması için belirli koşulların varlığı gerekir:

  • Dava açılmamış olması
  • Taşınmazın ortak bir mal olması
  • Taşınmaz zilyetliğine tecavüz veya müdahale gerçekleşmiş olması

İdari yoldan zilyetliğin korunması, genellikle kaymakamlık veya valilik makamlarına yapılan başvurularla gerçekleştirilir. Bu başvurular üzerine, idari makamlar tarafından görevlendirilen memurlar tarafından inceleme yapılır ve zilyetliğe yönelik tecavüzün varlığı tespit edilirse, tecavüzün önlenmesine yönelik idari kararlar alınır.

İdari yoldan zilyetliğin korunması, yargı yoluna göre daha hızlı ve daha az masraflı bir çözüm sunmaktadır. Ancak, idari kararların yargı kararları kadar kesin hüküm niteliği taşımaması ve mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlıkları çözememesi, bu yolun sınırlılıklarını oluşturmaktadır.

İdari yoldan zilyetliğin korunmasında, zilyetliğin varlığının ispatı için tapu kayıtları, vergi kayıtları, tanık beyanları ve diğer belgeler kullanılabilir. İdari makamlar, bu delilleri değerlendirerek zilyetliğin varlığını ve tecavüzün gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit eder.

Zilyetliğin idari yoldan korunması, özellikle kırsal alanlarda ve kadastro çalışmalarının tamamlanmadığı bölgelerde önemli bir işlev görmektedir. Bu yol, zilyetliğe yönelik fiili müdahalelerin hızlı bir şekilde önlenmesini sağlayarak, toplumsal huzur ve düzenin korunmasına katkıda bulunur.

Zilyetliğin korunması davaları ve idari yoldan koruma, zilyetliğin hukuki güvence altına alınmasını sağlayan tamamlayıcı mekanizmalardır. Bu mekanizmalar, mülkiyet hakkının korunmasına da dolaylı olarak katkıda bulunarak, hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesine hizmet etmektedir.

Zilyetliğe Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davaları

Zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davaları, Türk hukuk sisteminde taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasında önemli bir yere sahiptir. Bu davalar, bir taşınmaz üzerinde fiili hakimiyet kuran kişinin, belirli şartlar altında bu fiili durumu hukuki bir hakka dönüştürmesini sağlar. Zilyetliğe dayalı tapu davaları, özellikle tapu kayıtlarının düzenli tutulmadığı veya fiili durumun tapu kayıtlarından farklı olduğu durumlarda önem kazanmaktadır.

Davanın Temel Şartları

Zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davalarının açılabilmesi için bazı temel şartların varlığı gerekmektedir:

  1. Malik sıfatıyla zilyetlik: Davacının taşınmaz üzerinde malik sıfatıyla zilyetlik kurmuş olması gerekir. Malik sıfatıyla zilyetlik, kişinin taşınmazı kendi malı gibi kullanması, tasarruf etmesi ve üçüncü kişilere karşı koruması anlamına gelir.

  2. 20 yıl davasız ve aralıksız zilyetlik: Türk Medeni Kanunu'na göre, bir taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı kazanabilmek için en az 20 yıl boyunca kesintisiz ve davasız olarak zilyetliğin sürdürülmesi gerekmektedir. Bu süre içinde taşınmaz üzerindeki zilyetliğin herhangi bir şekilde kesintiye uğramaması ve hukuki bir uyuşmazlığa konu olmaması önemlidir.

  3. Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan veya sahibi anlaşılamayan taşınmaz olması: Zilyetlikle mülkiyet kazanılabilmesi için, taşınmazın tapu kütüğünde kayıtlı olmaması veya kayıtlı olsa bile malikinin kim olduğunun anlaşılamaması gerekmektedir.

  4. Eklemeli zilyetlik durumunda önceki zilyedin de şartları taşıması: TMK m.996 gereğince, eklemeli zilyetlik durumunda, önceki zilyedin de malik sıfatıyla zilyetlik kurmuş olması ve toplam zilyetlik süresinin 20 yılı doldurması gerekmektedir.

Örnek olarak, Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/… Esas, 2014/… Karar sayılı dosyasında, davacı C.Ç.'nin davalıların murisi M.G. ile gayri resmi birlikteliği sırasında satın aldığı taşınmazda 11 yıl ikamet ettiği ve yapılar inşa ettiği iddiasıyla açtığı davada, mahkeme zilyetlik şartlarının oluştuğuna kanaat getirerek tapu iptali ve tescil kararı vermiştir.

Mahkeme Süreci ve Deliller

Zilyetliğe dayalı tapu davalarında mahkeme süreci, kapsamlı bir delil toplama ve değerlendirme aşamasını içerir:

  1. Keşif ve bilirkişi incelemesi: Mahkeme, taşınmaz üzerinde keşif yaparak zilyetliğin varlığını ve niteliğini tespit eder. Bu aşamada yerel bilirkişiler, ziraat mühendisleri ve jeodezi uzmanları gibi farklı alanlardaki bilirkişilerden rapor alınabilir.

  2. Tanık beyanları: Zilyetlik maddi bir olgu olduğundan, tanık beyanları önemli bir delil niteliğindedir. Taşınmazın bulunduğu bölgede yaşayan ve zilyetlik iddiasına konu süreç hakkında bilgi sahibi olan kişilerin beyanları mahkemece değerlendirilir.

  3. Hava fotoğrafları ve kadastro kayıtları: Taşınmazın 15-20-25 yıllık hava fotoğrafları incelenerek, zilyetliğin süresi ve niteliği hakkında objektif veriler elde edilir. Ayrıca kadastro tespiti sürecinin araştırılması da önemlidir.

  4. Tapu kayıtları ve imar durumu: Taşınmazın tapu kaydının tüm geçmişiyle incelenmesi ve imar planı durumunun belirlenmesi, davanın sonucunu etkileyebilecek önemli faktörlerdir.

  5. Harç yatırılması: 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 16, 26, 27, 28, 30 ve 32. maddeleri uyarınca, dava konusu taşınmazların keşfen saptanan değeri üzerinden peşin harcın yatırılması gerekmektedir. Bu husus, Yargıtay'ın bozma sebeplerinden biri olabilmektedir.

Mahkeme sürecinde, davacının zilyetliğinin niteliği, süresi ve kapsamı detaylı olarak incelenir. Özellikle malik sıfatıyla zilyetliğin varlığı, taşınmazın kullanım şekli, vergi ödemeleri, taşınmaz üzerinde yapılan iyileştirmeler ve komşuların tanıklıkları gibi unsurlar değerlendirilir.

Yargıtay'ın İnceleme Süreci

Zilyetliğe dayalı tapu davalarında Yargıtay'ın inceleme süreci, yerel mahkeme kararlarının hukuka uygunluğunun denetlenmesi açısından büyük önem taşır:

  1. Usul hükümlerine uygunluk: Yargıtay, öncelikle davanın usul hükümlerine uygun olarak görülüp görülmediğini inceler. 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince, usule ilişkin eksiklikler bozma sebebi olabilir.

  2. Delillerin yeterliliği: Yargıtay, zilyetliğin ispatı için sunulan delillerin yeterliliğini ve güvenilirliğini değerlendirir. Özellikle hava fotoğrafları, tanık beyanları ve bilirkişi raporlarının tutarlılığı incelenir.

  3. Zilyetlik süresinin hesaplanması: 20 yıllık zilyetlik süresinin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı, eklemeli zilyetlik durumunda önceki zilyedin şartları taşıyıp taşımadığı kontrol edilir.

  4. Taşınmazın niteliği: Taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek nitelikte olup olmadığı, orman, mera veya kamu malı statüsünde bulunup bulunmadığı araştırılır.

Örneğin, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2014/… Esas, 2016/… Karar sayılı ve 14/03/2016 tarihli kararında, Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararı, 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun ilgili maddelerine uygun olarak peşin harcın alınmaması ve taşınmazın temlikine esas akit tablolarının getirtilmeden karar verilmesi gerekçeleriyle bozulmuştur.

Yargıtay ayrıca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30. maddesinde düzenlenen yanılma (hata) iddialarını da değerlendirir. Tapu kayıtlarında yanılma olduğu iddiasıyla açılan davalarda, yanılmanın varlığı ve niteliği detaylı olarak incelenir.

Zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davaları, karmaşık hukuki ve fiili durumların değerlendirilmesini gerektiren, uzun süreli ve detaylı inceleme gerektiren davalardır. Bu davalarda başarılı olmak için, zilyetliğin tüm unsurlarının ispatlanması ve yasal süreçlerin eksiksiz takip edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Zilyetlikle Mülkiyet Kazanmanın Sınırları ve Özel Durumlar

Zilyetliğe dayalı tapu davaları, belirli şartlar altında taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasını sağlasa da, Türk hukuk sisteminde bu yolla mülkiyet kazanmanın çeşitli sınırlamaları ve özel durumları bulunmaktadır. Bu bölümde, zilyetlikle kazanılamayacak taşınmazlar, elbirliği mülkiyetinde zilyetlik ve zilyetliğe dayalı tapu davalarında uygulanacak usul hükümleri detaylı olarak incelenecektir.

Zilyetlikle Kazanılamayacak Taşınmazlar

Türk hukuk sisteminde her taşınmaz zilyetlikle kazanılabilir nitelikte değildir. Bazı taşınmazlar, kamu yararı, doğal kaynakların korunması veya stratejik önemi nedeniyle zilyetlikle kazanılamaz.

Kamu Malları ve Zilyetlik

Kamu malları üzerinde zilyetlikle mülkiyet hakkı kazanılması mümkün değildir. Kamulaştırma Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler, kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar ve kamu yararına kullanılan alanlar zilyetlikle kazanılamaz. Bu kapsamda:

  • Devlet ormanları
  • Kıyılar ve sahil şeritleri
  • Kamu hizmetine tahsis edilmiş parklar ve meydanlar
  • Yollar, köprüler ve diğer ulaşım altyapıları
  • Askeri alanlar ve güvenlik bölgeleri

zilyetlikle mülkiyet kazanımına konu olamaz.

Orman Alanları ve Zilyetlik

Orman alanları, özel bir koruma rejimine tabi olup, 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında zilyetlikle kazanılamaz. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, bir alanın orman niteliğinde olup olmadığı, zilyetliğe dayalı tapu davalarında öncelikle araştırılması gereken bir husustur. Mahkemeler, dava konusu taşınmazın orman sınırları içinde kalıp kalmadığını tespit etmek için ilgili orman idaresinden rapor talep etmektedir.

Mera, Yaylak ve Kışlaklar

4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında, mera, yaylak ve kışlak gibi alanlar üzerinde de zilyetlikle mülkiyet kazanılması mümkün değildir. Bu alanlar, köy veya belediyelerin ortak kullanımına tahsis edilmiş olup, özel mülkiyete konu edilemez. Zilyetliğe dayalı tapu davalarında, taşınmazın mera, yaylak veya kışlak niteliğinde olup olmadığı, kadastro tutanakları ve ilgili idari birimlerden alınacak belgelerle tespit edilir.

Nehir Yatakları ve Su Kaynakları

Nehir yatakları, göller ve diğer su kaynakları da zilyetlikle kazanılamayacak taşınmazlar arasındadır. Bu alanların zilyetlikle kazanılamayacağı iddiası, yeterli araştırma ve uygulamaya dayalı olmalıdır. Mahkemeler, taşınmazın nehir yatağı veya su kaynağı niteliğinde olup olmadığını belirlemek için bilirkişi incelemesi yaptırmaktadır.

Elbirliği Mülkiyetinde Zilyetlik

Elbirliği mülkiyeti (iştirak halinde mülkiyet), Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesinde düzenlenmiş olup, bu mülkiyet türünde ortakların belirlenmiş payları yoktur ve mülkiyet hakkı ortaklara aittir. Elbirliği mülkiyetinde zilyetlik konusu, özellikle zilyetliğe dayalı tapu davalarında önemli hukuki sorunlara yol açabilmektedir.

Elbirliği Mülkiyetinde Tasarruf Yetkisi

Elbirliği mülkiyetinde, ortakların tek başlarına taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. TMK m.701 uyarınca, ortakların tamamının onayı olmadan taşınmaz üzerinde tasarruf işlemi yapılamaz. Bu nedenle, elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazda, ortaklardan birinin tek başına zilyetliğe dayalı olarak mülkiyet iddia etmesi mümkün değildir.

Satım Vaadi ve Elbirliği Mülkiyeti

Elbirliği mülkiyetinde ortaklardan birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması durumunda, elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağı bulunmaz. Yargıtay kararlarına göre, elbirliği mülkiyetine tabi bir taşınmazda, ortaklardan birinin yaptığı satım vaadi sözleşmesi, diğer ortakların onayı olmadan geçerli bir hukuki sonuç doğurmaz.

Mirasçılar Arasında Zilyetlik

Miras yoluyla intikal eden taşınmazlarda, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti söz konusu olur. Bu durumda, mirasçılardan birinin taşınmazı tek başına kullanması, diğer mirasçıların haklarını ortadan kaldırmaz. Zilyetliğe dayalı tapu davalarında, davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliği bulunmadığında, miras bırakan ve diğer mirasçılar yönünden de miktar araştırması yapılmalıdır.

Usul Hükümleri

Zilyetliğe dayalı tapu davalarında uygulanacak usul hükümleri, davanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve adil bir sonuca ulaşılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Zilyetliğe dayalı tapu davaları, taşınmazın değerine bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Yetkili mahkeme ise, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27/1 ve 25/1-c hükümleri gereğince, kadastro başlanan bölgedeki henüz kesinleşmemiş davalar, kadastro tutanağı düzenlendiğinde kadastro mahkemesine devrolunur.

Delillerin Toplanması ve Değerlendirilmesi

Genel mahkemelerde hâkim, tarafların gösterdikleri tanık ve delillerle bağlıdır, kendiliğinden kadastro bilirkişilerini tanık olarak dinleyemez. Zilyetlik maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Mahkeme, tarafların sunduğu delilleri serbestçe değerlendirir.

Temyiz İncelemesi

Zilyetliğe dayalı tapu davalarında verilen kararlar, 6100 sayılı HMK geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince temyiz edilebilir. Yargıtay, temyiz incelemesinde, mahkemenin usul hükümlerine uyup uymadığını ve maddi olayları doğru değerlendirip değerlendirmediğini inceler.

Duruşma Zorunluluğu

HUMK m.7 gereğince, görevsizlik kararı dışında duruşma yapılmadan karar verilemez. Bu hüküm, zilyetliğe dayalı tapu davalarında da geçerli olup, mahkemenin tarafları dinlemeden ve delilleri değerlendirmeden karar vermesi usul hükümlerine aykırılık teşkil eder.

Harçlar ve Vekâlet Ücreti

Zilyetliğe dayalı tapu davalarında, 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 16, 26, 27, 28, 30 ve 32. maddeleri uyarınca, dava konusu taşınmazların keşfen saptanan değeri üzerinden peşin harç alınması gerekmektedir. Ayrıca, yasadan kaynaklanan gönderme halinde davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilemez.

Sonuç

Zilyetliğe dayalı tapu davaları, Türk hukuk sisteminde önemli bir yere sahip olmakla birlikte, her taşınmaz için uygulanabilir değildir. Kamu malları, orman alanları, meralar ve su kaynakları gibi taşınmazlar üzerinde zilyetlikle mülkiyet kazanılması mümkün değildir. Elbirliği mülkiyetinde ise, ortakların tamamının onayı olmadan taşınmaz üzerinde tasarruf işlemi yapılamaz. Zilyetliğe dayalı tapu davalarında uygulanacak usul hükümleri, davanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve adil bir sonuca ulaşılması açısından titizlikle uygulanmalıdır. Bu davalar, hem maddi hukuk hem de usul hukuku açısından karmaşık yapıya sahip olduğundan, konunun uzmanı avukatlar tarafından takip edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.