Velayet Davalarında Çocuğun Üstün Yararı
Bu makale, velayet davalarında çocuğun üstün yararı ilkesinin nasıl uygulandığına dair detaylı bir incelemeyi sunmaktadır. Velayet kararlarının alınmasında dikkate alınması gereken yasal ve yargısal içtihatları kapsamaktadır.
Velayet Kavramı ve Temel İlkeler
Velayet kavramı, Türk Medeni Kanunu'nun 335. maddesi ve devamında düzenlenen, çocukların korunması, yetiştirilmesi ve temsil edilmesine ilişkin hak ve yükümlülükleri kapsayan temel bir hukuki kurumdur. Bu hak, küçüklerin ve istisnai durumlarda kısıtlı ergin çocukların bakımı, gözetimi ve yetiştirilmesi konusunda anne ve babaya tanınan yetkilerin bütününü ifade eder.
Türk Medeni Kanunu'na göre velayet hakkı, evlilik birliği devam ettiği sürece anne ve baba tarafından birlikte kullanılır. Bu ortak kullanım, çocuğun sağlıklı gelişimi için ideal ortamı sağlamayı amaçlar. Ancak boşanma durumunda velayet hakkı, mahkeme kararıyla ebeveynlerden birine verilebilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, velayetin devredilemez ve feragat edilemez bir hak olmasıdır.
TMK'nın 339. maddesi, velayetin temel amacını açıkça ortaya koyar: Çocuğun üstün yararının korunması. Bu ilke, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin gözetilmesini gerektirir. Velayet hakkını kullanan ebeveyn(ler), çocuğun eğitimi ve gelişimi konusunda önemli kararlar alırken bu temel ilkeyi göz önünde bulundurmak zorundadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi de çocuğun üstün yararı ilkesini uluslararası düzeyde koruma altına almıştır. Bu sözleşme, taraf devletlerin çocuklarla ilgili tüm işlemlerde çocuğun yararını öncelikli olarak gözetmelerini şart koşar. Türk hukuk sistemi de bu uluslararası normu benimsemiş ve iç hukukun bir parçası haline getirmiştir.
Kanun koyucu, TMK'nın 348. maddesiyle velayetin kaldırılması konusunda önemli bir güvence mekanizması oluşturmuştur. Buna göre, anne ve babanın çocuğun menfaatlerini ciddi biçimde ihlal etmesi durumunda hakim, velayeti kaldırabilir. Ancak bu karar kesin değildir ve koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenebilir. Velayetin kaldırılması kararı, ancak çocuğun üstün yararının korunması amacıyla ve kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde verilebilir.
Velayet hakkının kullanımı konusunda önemli bir diğer husus, bu hakkın münhasıran anne ve babaya ait olmasıdır. Evlat edinme dışında, üçüncü kişilere velayet hakkı tanınmaz. Bu durum, çocuğun yetiştirilmesi ve bakımı konusunda birincil sorumluluğun ebeveynlerde olduğunu gösterir. Ancak çocuğun üstün yararının gerektirdiği hallerde, mahkeme tarafından çocuğun bakımı ve korunması için gerekli diğer önlemler alınabilir.
Velayetin kullanılmasında ebeveynler, çocuğun olgunluk seviyesine göre görüşlerini dikkate almak ve önemli konularda onlara yol göstermek durumundadır. Bu yaklaşım, çocuğun kişiliğinin sağlıklı gelişimi ve toplumsal hayata hazırlanması açısından büyük önem taşır.
Çocuğun Üstün Yararı İlkesinin Uygulanması
Velayet davalarında çocuğun üstün yararı ilkesi, mahkemelerin karar verirken göz önünde bulundurması gereken en temel prensiptir. Bu ilke, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin bir bütün olarak değerlendirilmesini gerektirir. Mahkemeler, velayet kararı verirken somut olayın özelliklerini dikkate alarak, çocuğun menfaatine en uygun kararı vermekle yükümlüdür.
Çocuğun üstün yararı değerlendirilirken, çocuğun yaşı ve olgunluk seviyesine göre görüşlerinin alınması büyük önem taşır. İdrak çağındaki çocukların beyanları, mahkeme tarafından diğer delillerle birlikte değerlendirilir. Bu değerlendirmede çocuğun yaşı, davranışları, anne ve babasıyla olan ilişkileri gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Yargıtay, çocuğun dinlenmeden verilen kararları bozma eğilimindedir.
Hakim Kararlarında Göz Önünde Bulundurulacak Hususlar
Hakimler, velayet kararı verirken çok yönlü bir değerlendirme yapmak zorundadır. Bu değerlendirmede:
- Çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi
- Anne ve babanın çocuğa bakma imkanları
- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları
- Çocuğun alıştığı çevre ve eğitim durumu
- Kardeşlerin varlığı ve onlarla ilişkiler
- Tarafların ahlaki değerleri ve yaşam tarzları
gibi faktörler bir bütün olarak ele alınır. Ayrıca, sosyal inceleme raporları ve uzman görüşleri de kararın şekillenmesinde önemli rol oynar.
Ortak velayet konusu, Türk hukukunda giderek daha fazla tartışılan bir alan haline gelmiştir. Yargıtay'ın son yıllardaki kararları, ortak velayetin kamu düzenine aykırı olmadığını ve tarafların anlaşması halinde uygulanabileceğini göstermektedir. Ancak bu durumda bile çocuğun üstün yararının gözetilmesi şarttır.
Velayet davalarında yetkili mahkeme, öncelikle Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise bu görev Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Mahkeme, re'sen araştırma ilkesi gereğince gerekli tüm delilleri toplar ve değerlendirir.
Hakimler, kararlarını verirken toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını da göz önünde bulundurmalıdır. Özellikle çocuğun eğitim hayatı, sosyal çevresi ve psikolojik durumu gibi faktörler, kararın şekillenmesinde belirleyici rol oynar. Uzman görüşleri ve sosyal inceleme raporları, bu değerlendirmede hakime yol gösterici niteliktedir.
Velayet kararları, değişen koşullara göre yeniden düzenlenebilir niteliktedir. Çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda, velayet düzenlemesi değiştirilebilir veya velayetin kaldırılmasına karar verilebilir. Bu nedenle mahkemeler, verdikleri kararların çocuğun gelişimi üzerindeki uzun vadeli etkilerini de göz önünde bulundurmalıdır.
Önemli Yargıtay Kararları ve Uygulamalar
Yargıtay'ın velayet davalarındaki içtihatları, çocuğun üstün yararı ilkesinin uygulanmasında mahkemelere yol gösterici nitelik taşımaktadır. Özellikle son yıllarda verilen kararlarda, çocuğun üstün yararının belirlenmesinde daha kapsamlı ve çok yönlü bir değerlendirme yaklaşımı benimsenmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 18.12.2018 tarihli, E. 2017/4354, K. 2018/14859 sayılı kararında, çocuğun farazi düşüncesi ve üstün yararının esas alınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kararda, velayetin düzenlenmesinde salt ebeveynlerin isteklerinin değil, çocuğun gelişimi ve geleceği açısından en uygun kararın verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
01.12.2015 tarihli, 10653/22807 sayılı başka bir kararda ise Yargıtay, sosyal inceleme raporlarının önemine dikkat çekmiştir. Bu kararda, velayet düzenlemesinde uzman görüşlerinin alınmasının ve çocuğun yaşam koşullarının detaylı incelenmesinin zorunluluğu vurgulanmıştır.
Yargıtay'ın 22.12.2023 tarihli, 16099-17026 sayılı kararı, ortak velayet konusunda önemli bir içtihat oluşturmuştur. Bu kararda, ebeveynlerin anlaşması halinde ortak velayetin çocuğun üstün yararına hizmet edebileceği kabul edilmiş, ancak bunun için tarafların işbirliği yapabilme kapasitesinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
27.06.2005 tarihli, 7730-9943 sayılı kararda, velayetin değiştirilmesi konusu ele alınmıştır. Yargıtay bu kararında, mevcut velayet düzeninin değiştirilmesi için ciddi sebeplerin varlığını aramış ve değişikliğin çocuğun yararına olması gerektiğini vurgulamıştır.
18.03.2010 tarihli, 15419-5222 sayılı kararda ise Yargıtay, çocuğun görüşünün alınması konusundaki hassasiyeti ortaya koymuştur. İdrak çağındaki çocukların görüşlerinin alınmaması, kararın bozulma sebebi olarak görülmüştür.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/8726 E., 2018/610 K. sayılı ve 16.01.2018 tarihli kararında, velayetin düzenlenmesinde ebeveynlerin ekonomik durumunun tek başına belirleyici olmadığı vurgulanmıştır. Çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminin, maddi imkanlardan daha önemli olduğu belirtilmiştir.
2016/15771 E., 2017/1737 K. sayılı ve 20.02.2017 tarihli kararda Yargıtay, ortak velayetin kamu düzenine aykırı olmadığını ifade etmiştir. Bu karar, Türk hukukunda ortak velayet uygulamasının gelişimine önemli bir katkı sağlamıştır.
Yargıtay'ın güncel içtihatları, velayet davalarında çocuğun üstün yararının belirlenmesinde şu kriterlerin önemini vurgulamaktadır:
- Çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi
- Ebeveynlerin çocuğa sağlayabileceği bakım ve eğitim imkanları
- Çocuğun alıştığı sosyal çevre
- Kardeşleriyle birlikte kalma imkanı
- Ebeveynlerin çocukla olan duygusal bağları
- Çocuğun tercih ve istekleri
Bu kararlar ışığında, velayet davalarında mahkemelerin kapsamlı bir değerlendirme yapması, uzman görüşlerine başvurması ve çocuğun üstün yararını her durumda öncelikli olarak gözetmesi gerektiği açıkça ortaya konulmuştur.
Velayet Davalarında Sıkça Karşılaşılan Sorular ve Yasal Yaklaşımlar
Velayet davalarında sıkça karşılaşılan sorunlar ve bunlara ilişkin yasal yaklaşımlar, aile hukukunun önemli konuları arasında yer almaktadır. Bu bölümde, uygulamada en çok karşılaşılan durumlar ve mahkemelerin bu konulardaki yaklaşımları ele alınacaktır.
Evlilik Dışı Çocukların Velayeti konusunda, Türk Medeni Kanunu açık bir düzenleme getirmiştir. TMK'nın 337. maddesi uyarınca, evlilik dışı doğan çocuğun velayeti anneye aittir. Ancak anne küçükse, kısıtlıysa veya ölmüşse ya da velayet kendisinden alınmışsa, hâkim çocuğun menfaatine göre, babayı veya bir vasinin atanmasına karar verebilir. Babanın velayet talep edebilmesi için öncelikle babalık davası açarak çocukla soybağını kurması gerekir.
Çalışan ve Çalışmayan Ebeveyn arasındaki velayet uyuşmazlıklarında, mahkemeler salt ekonomik kriterlere göre karar vermemektedir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, ebeveynin çalışıyor veya çalışmıyor olması tek başına velayetin belirlenmesinde belirleyici değildir. Burada asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Çalışmayan ebeveynin çocukla daha fazla ilgilenme imkânı olması, çocuğun gelişimi açısından olumlu bir faktör olarak değerlendirilebilir.
Velayetin Üçüncü Kişilere Verilmesi konusunda Türk hukuku oldukça katı bir tutum sergilemektedir. Genel kural olarak velayet, anne ve baba dışında üçüncü kişilere, örneğin büyükanne veya büyükbabaya verilememektedir. Ancak istisnai durumlarda, çocuğun üstün yararının gerektirmesi halinde, çocuk için vasi atanması yoluna gidilebilir. Bu durumda dahi velayet hakkı üçüncü kişilere devredilmemekte, sadece çocuğun bakım ve gözetimi için yasal bir temsilci atanmaktadır.
Velayet Değişikliği Davaları, mevcut velayet düzenlemesinin çocuğun yararına olmadığı durumlarda açılabilmektedir. TMK'nın 349. maddesi uyarınca, çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse, hâkim velayetin kaldırılmasına karar verebilir. Velayet değişikliği taleplerinde, değişikliği gerektirecek önemli sebeplerin varlığı ve bunların çocuğun üstün yararını etkilediğinin ispatı gerekmektedir.
Zina Sebebiyle Boşanmada velayet düzenlemesi yapılırken, zinanın velayete etkisi konusunda önemli bir ayrım yapılmaktadır. Zina, boşanma davasında kusur sebebi olmakla birlikte, tek başına velayetin belirlenmesinde belirleyici değildir. Mahkemeler, zina yapan eşin velayeti almasına karar verebilmektedir. Burada da temel kriter, çocuğun üstün yararıdır ve ebeveynin özel hayatındaki tercihlerinin çocuğun bakım ve yetiştirilmesine olumsuz bir etkisi olmadığı sürece velayet hakkı kısıtlanmamaktadır.
Velayet davalarında karşılaşılan tüm bu sorunların çözümünde, mahkemelerin temel aldığı ilke her zaman çocuğun üstün yararı olmaktadır. Hâkimler, somut olayın özelliklerine göre, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak kararı vermekle yükümlüdür. Bu bağlamda, velayet davalarında karşılaşılan sorunların çözümünde, katı kurallar yerine çocuğun menfaatini merkeze alan esnek bir yaklaşım benimsenmektedir.