
Ev Halkının Zararlarından Sorumluluk
Ev halkının zararlarından sorumluluk, Türk hukukunda önemli bir kusursuz sorumluluk halidir. Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesi uyarınca ev başkanları, ev halkından olan küçük, kısıtlı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişilerin verdiği zararlardan sorumludur. Bu makalede, ev başkanının sorumluluğunun kapsamı, kurtuluş kanıtları ve Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı incelenmektedir.
Ev Başkanının Sorumluluğu ve Yasal Çerçeve
Günlük hayatta, özellikle aile içinde yaşayan küçükler, kısıtlılar veya akıl hastalığı/zayıflığı bulunan kişilerin üçüncü şahıslara verdikleri zararlar, hukuki açıdan önemli sorumluluk sorunlarını beraberinde getirmektedir. Türk hukuk sisteminde bu tür zararlardan doğan sorumluluk, "ev başkanının sorumluluğu" kavramı altında düzenlenmiştir. Bu sorumluluk türü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinde detaylı olarak ele alınmıştır.
Ev Başkanı Kavramı ve Kapsamı
Ev başkanı kavramı, Türk Medeni Kanunu'nda geniş bir çerçevede ele alınmaktadır. TMK m.367'ye göre ev başkanı, aile üyelerinin birlikte yaşadığı ev veya benzeri bir topluluğun yöneticisi konumundaki kişidir. Bu tanım, geleneksel aile yapısının ötesinde, modern toplumun çeşitli yaşam biçimlerini de kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur.
Ev başkanı kavramının kapsamı, mülga 743 sayılı eski Medeni Kanun'dan farklı olarak genişletilmiştir. Eski düzenlemede sadece baba ev başkanı olarak kabul edilirken, yeni düzenlemede bu sınırlama kaldırılmıştır. Günümüzde ev başkanı:
- Aile reisi (anne veya baba)
- Aile bireylerinin birlikte yaşadığı evin yöneticisi
- Yatılı okul, yurt, kışla gibi toplu yaşam alanlarının yöneticileri
- İnfaz kurumu amirleri
- Bakım ve rehabilitasyon merkezi yöneticileri
gibi çeşitli kişileri kapsayabilmektedir. Bu genişleme, toplumsal yapıdaki değişimleri ve farklı yaşam biçimlerini hukuki düzenlemeye dahil etme çabasının bir sonucudur.
Ev başkanı kavramının belirlenmesinde temel kriter, kişinin ev halkı üzerinde fiili bir otorite sahibi olmasıdır. Bu otorite, hukuki bir ilişkiden (velayet, vesayet gibi) kaynaklanabileceği gibi, fiili bir durumdan da (örneğin büyükanne veya büyükbabanın torunlarıyla birlikte yaşaması) kaynaklanabilir.
Sorumluluğun Hukuki Niteliği
Ev başkanının sorumluluğu, TMK m.369'da açıkça düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:
"Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterse bile zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur."
Bu düzenleme, ev başkanının sorumluluğunun hukuki niteliğini kusursuz sorumluluk olarak belirlemektedir. Kusursuz sorumluluk, zarar verenin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, belirli bir zararlı sonuçtan sorumlu tutulmasını ifade eder. Ancak burada söz konusu olan, olağan sebep sorumluluğu türüdür ve kanun koyucu ev başkanına kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanımıştır.
Ev başkanının sorumluluğunun temelinde, gözetim ve özen yükümlülüğü yatmaktadır. Bu yükümlülük, ev başkanının otoritesi altında yaşayan ve tam ehliyetli olmayan kişilerin, başkalarına zarar vermesini önleme görevini içerir. Gözetim ve özen yükümlülüğünün kapsamı, gözetim altındaki kişinin:
- Yaşı
- Karakteri
- Olgunluk derecesi
- Tehlikeleri algılama yeteneği
- Hastalık durumu
- Sosyal çevresi
gibi faktörlere göre değişiklik gösterir.
TBK m.66-67 hükümleri de ev başkanının sorumluluğu ile paralellik gösteren düzenlemeler içermektedir. TBK m.66'da "adam çalıştıranın sorumluluğu" düzenlenirken, TBK m.67'de "hayvan bulunduranın sorumluluğu" ele alınmıştır. Bu üç sorumluluk türü de kusursuz sorumluluk kapsamında değerlendirilmekte ve benzer kurtuluş kanıtları içermektedir.
Ev başkanının sorumluluğunun bir diğer önemli özelliği, tali (ikincil) nitelikte olmamasıdır. Zarar gören kişi, doğrudan ev başkanına başvurabilir; öncelikle zarar veren küçük, kısıtlı veya akıl hastasına başvurma zorunluluğu yoktur. Ayrıca, ev başkanının sorumluluğu ile zarar verenin sorumluluğu arasında müteselsil (zincirleme) sorumluluk ilişkisi bulunmaktadır.
Ev başkanının sorumluluğu, modern hukuk sistemlerinde sosyal risk teorisi ile de açıklanmaktadır. Buna göre, toplum içinde yaşamanın getirdiği bazı riskler vardır ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda, riski en iyi kontrol edebilecek konumda olan kişilerin sorumlu tutulması, adalet ve hakkaniyete uygun düşmektedir. Ev başkanı, ev halkı üzerindeki otoritesi ve gözetim imkanı nedeniyle, bu riskleri en iyi şekilde kontrol edebilecek konumdadır.
Sorumluluğun Şartları ve Kurtuluş Kanıtları
Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesi kapsamında ev başkanının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle özel bir sorumluluk türüdür. Bu sorumluluk, belirli şartların varlığı halinde doğmakta ve kanunda öngörülen kurtuluş kanıtlarının ispatlanması durumunda ortadan kalkmaktadır. Bu bölümde, ev başkanının sorumluluğunun doğması için gerekli koşullar ve kurtuluş kanıtlarının değerlendirilmesine ilişkin kriterler incelenecektir.
Sorumluluğun Doğma Koşulları
Ev başkanının sorumluluğunun doğabilmesi için belirli koşulların bir arada bulunması gerekmektedir. Bu koşullar şu şekilde sıralanabilir:
Zarar veren kişinin ev halkından olması: TMK m.369 uyarınca, zarar veren kişinin ev başkanının otoritesi altında yaşayan ev halkından olması gerekir. Ev halkı kavramı, aile üyeleri ile sınırlı olmayıp, ev başkanının otoritesi altında yaşayan tüm kişileri kapsamaktadır.
Zarar verenin belirli niteliklere sahip olması: Kanun, ev halkından olan herkesin verdiği zarardan ev başkanını sorumlu tutmamaktadır. Zarar verenin küçük, kısıtlı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan bir kişi olması gerekmektedir.
Zarar verici bir fiilin varlığı: Ev halkından olan ve yukarıda belirtilen niteliklere sahip kişinin, üçüncü kişilere zarar verici bir fiilde bulunması gerekir.
İlliyet bağının bulunması: Zarar ile fiil arasında uygun illiyet bağının bulunması, sorumluluğun doğması için aranan bir diğer koşuldur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun E. 2013/3-1373, K. 2015/787, T. 28.01.2015 sayılı kararında belirtildiği üzere, ev başkanının sorumluluğu kusura dayanmayan bir sebep sorumluluğudur. Bu sorumluluk, ev başkanının yasal gözetim ve özen ödevini yerine getirmemesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, ev başkanının kusurlu olup olmadığı sorumluluğun doğması açısından önem taşımamaktadır.
Mülga 743 sayılı eski Türk Medeni Kanunu'nda ev başkanı olarak sadece baba düzenlenmişken, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu'nda bu kapsam genişletilmiştir. Günümüzde ev başkanı kavramı, aile reisi olarak anne veya babayı, aile benzeri toplulukların yöneticilerini, hatta belirli durumlarda infaz kurumu amirlerini, devlet okulu veya yurdu yöneticilerini de içine alacak şekilde yorumlanmaktadır.
Kurtuluş Kanıtının Değerlendirilmesi
TMK m.369'un ikinci fıkrası, ev başkanına sorumluluktan kurtulma imkânı tanımaktadır. Buna göre ev başkanı, iki farklı kurtuluş kanıtı ileri sürebilir:
Gerekli özenin gösterildiğinin ispatı: Ev başkanı, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gözetim altındaki kişiyi gözettiğini ispat edebilir.
Özen gösterilse dahi zararın önlenemeyeceğinin ispatı: Ev başkanı, gerekli özeni gösterse bile zararın meydana geleceğini ispat edebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun E. 2017/1049 K. 2021/799 T. 17.06.2021 sayılı kararında vurgulandığı üzere, özen yükümlülüğünün değerlendirilmesinde objektif kıstaslar esas alınmalıdır. Bu değerlendirmede, gözetim altındaki kişinin yaşı, karakteri, olgunluk derecesi, tehlikeleri algılama yeteneği, hastalık durumu ve sosyal çevre gibi faktörler dikkate alınır.
Kurtuluş kanıtının değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, soyut nasihat ve talimatların yeterli olmadığıdır. Yargıtay kararlarında sıkça vurgulandığı üzere, ev başkanının sadece terbiye verdiğini veya soyut nasihat ve talimatlar verdiğini ispat etmesi, özen ve gözetim ödevinin yerine getirildiğinin kanıtı olarak kabul edilmemektedir.
Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun E. 2013/3-1373, K. 2015/787, T. 28.01.2015 sayılı kararında, 9 yaşında ve %70 zihinsel özürlü bir çocuğun ormana yakın tarlada çakmakla yangın çıkarması olayında, ailenin sosyal ve ekonomik şartlarının, eğitim düzeylerinin düşüklüğünün tazminattan indirim sebebi olabileceği, ancak kurtuluş kanıtı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.
Kurtuluş kanıtının değerlendirilmesinde, ev başkanının gözetim altındaki kişinin özelliklerine göre somut önlemler alıp almadığı incelenir. Örneğin, küçük çocukların yanıcı veya kesici aletlere erişiminin engellenmesi, akıl hastalığı olan kişilerin tehlikeli davranışlarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gibi önlemler, özen yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin değerlendirilmesinde önem taşır.
Ev başkanının kurtuluş kanıtı sunabilmesi için, gözetim altındaki kişinin özelliklerini ve davranış eğilimlerini bilmesi ve buna uygun önlemler alması gerekmektedir. Gözetim altındaki kişinin daha önce benzer zararlı davranışlarda bulunmuş olması, ev başkanının özen yükümlülüğünü daha da ağırlaştırmaktadır.
Sonuç olarak, ev başkanının sorumluluğunun doğması için aranan koşullar ve kurtuluş kanıtlarının değerlendirilmesi, her somut olayın özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir. Ancak, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları doğrultusunda, özen yükümlülüğünün objektif kıstaslara göre değerlendirilmesi ve soyut nasihat ve talimatların kurtuluş kanıtı olarak kabul edilmemesi gerektiği açıktır.
Yargıtay Kararlarında Ev Başkanının Sorumluluğu
Türk hukuk sisteminde ev başkanının sorumluluğu, Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesi çerçevesinde düzenlenmiş olup, bu sorumluluk kusursuz sorumluluk esasına dayanmaktadır. Yargıtay'ın bu konudaki içtihatları, ev başkanının sorumluluğunun kapsamını ve sınırlarını belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Bu bölümde, özellikle çocukların ve akıl hastalığı/zayıflığı bulunan kişilerin verdikleri zararlardan ev başkanının sorumluluğuna ilişkin Yargıtay kararları incelenecektir.
Çocukların Verdiği Zararlar
Çocukların verdikleri zararlardan ev başkanının sorumluluğu, Yargıtay kararlarında sıklıkla ele alınan konulardan biridir. Yargıtay, bu tür davalarda ev başkanının gözetim ve özen yükümlülüğünü objektif kriterlere göre değerlendirmektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E: 2016/13168, K: 2018/215, T: 17.01.2018 sayılı kararında, bir çocuğun okul ortamında diğer bir öğrenciye verdiği zarardan velinin sorumluluğu incelenmiştir. Kararda, velinin çocuğunu yetiştirme ve eğitme yükümlülüğünün sadece soyut nasihatlerle sınırlı olmadığı, çocuğun yaşı, karakteri ve olgunluk derecesine göre gerekli gözetim ve denetimin sağlanması gerektiği vurgulanmıştır. Mahkeme, velinin çocuğuna sadece "kavga etme" demesinin yeterli olmadığını, çocuğun davranışlarını düzenli olarak kontrol etmesi ve gerektiğinde müdahale etmesi gerektiğini belirtmiştir.
Benzer şekilde, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E: 2017/17165, K: 2018/771, T: 25.01.2018 sayılı kararında, velayeti altındaki çocuğun hırsızlık eylemi nedeniyle ailenin sorumluluğu ele alınmıştır. Bu kararda Yargıtay, ev başkanının sorumluluğunun sadece ev içindeki gözetimle sınırlı olmadığını, çocuğun ev dışındaki davranışlarını da kapsayacak şekilde gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, çocuğun hırsızlık eğiliminin farkında olan veya farkında olması gereken velinin, bu eğilimi önleyecek tedbirleri almamasını özen yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E: 2017/13674, K: 2019/1438, T: 21.02.2019 sayılı kararında ise, çocuğun arkadaşlarıyla oyun oynarken neden olduğu bir yaralanma olayında ev başkanının sorumluluğu incelenmiştir. Kararda, çocuğun yaşı, gelişim düzeyi ve oyunun niteliği gibi faktörlerin gözetim yükümlülüğünün kapsamını belirlemede önemli olduğu vurgulanmıştır. Yargıtay, ev başkanının her an çocuğun yanında olmasının beklenemeyeceğini, ancak çocuğun tehlikeli oyunlar oynamasını engelleyecek tedbirleri alması gerektiğini belirtmiştir.
Akıl Hastalığı/Zayıflığı Olanların Verdiği Zararlar
Akıl hastalığı veya zayıflığı bulunan kişilerin verdikleri zararlardan ev başkanının sorumluluğu, Yargıtay kararlarında daha sıkı bir gözetim yükümlülüğü çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun E. 2013/3-1373, K. 2015/787, T. 28.01.2015 sayılı kararında, %70 zihinsel özürlü ve 9 yaşındaki bir çocuğun ormanda çıkardığı yangın olayı incelenmiştir. Kararda, akıl zayıflığı bulunan kişilerin gözetiminde daha yüksek bir özen standardı arandığı belirtilmiştir. Mahkeme, ailenin sosyal ve ekonomik şartlarının, eğitim düzeylerinin düşüklüğünün tazminattan indirim sebebi olabileceğini, ancak kurtuluş kanıtı olarak kabul edilemeyeceğini vurgulamıştır.
Yargıtay'ın bu konudaki diğer kararlarında da, akıl hastalığı veya zayıflığı bulunan kişilerin gözetiminde ev başkanının sürekli ve etkili bir denetim sağlaması gerektiği belirtilmektedir. Özellikle, bu kişilerin kendilerine veya başkalarına zarar verme potansiyeli taşıyan araçlara erişiminin engellenmesi, gerektiğinde uzman yardımı alınması ve kişinin durumuna uygun tedbirlerin alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
Yargıtay kararlarında, akıl hastalığı veya zayıflığı bulunan kişilerin gözetiminde ev başkanının kurtuluş kanıtı getirmesinin daha zor olduğu görülmektedir. Mahkemeler, bu kişilerin özel durumlarını dikkate alarak, ev başkanının gözetim yükümlülüğünü daha kapsamlı değerlendirmekte ve alınması gereken önlemlerin kişinin durumuna uygun olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, ev başkanının sorumluluğundan kurtulabilmesi için sadece genel talimatlar vermesi veya soyut uyarılarda bulunması yeterli değildir. Ev başkanı, gözetimi altındaki kişinin özelliklerini, yeteneklerini ve potansiyel tehlikeleri değerlendirerek, somut ve etkili önlemler almalıdır. Bu önlemlerin alınmadığının veya yetersiz kaldığının tespit edildiği durumlarda, ev başkanının sorumluluğu devam etmektedir.
Sonuç olarak, Yargıtay kararları ışığında, ev başkanının sorumluluğu objektif kriterlere göre değerlendirilmekte olup, gözetim altındaki kişinin özellikleri, zararın niteliği ve ev başkanının aldığı önlemlerin yeterliliği gibi faktörler dikkate alınmaktadır. Özellikle çocukların ve akıl hastalığı/zayıflığı bulunan kişilerin verdikleri zararlarda, ev başkanının gözetim yükümlülüğü daha sıkı bir şekilde uygulanmakta ve kurtuluş kanıtı getirmesi daha zorlaşmaktadır.
Örnek Olay İncelemeleri ve Sorumluluk Değerlendirmesi
Ev başkanının sorumluluğu konusunda teorik bilgiler kadar, somut olayların incelenmesi de büyük önem taşımaktadır. Yargıtay kararları, bu sorumluluğun sınırlarını ve kapsamını belirlemede yol gösterici niteliktedir. Bu bölümde, ev başkanının sorumluluğuna ilişkin çeşitli örnek olaylar ve bu olaylarda sorumluluk değerlendirmesinin nasıl yapıldığı ele alınacaktır.
Somut Olayların Değerlendirilmesi
Ev başkanının sorumluluğuna ilişkin en dikkat çekici örneklerden biri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2015 tarihli kararında incelenen olaydır. Bu kararda, %70 zihinsel özürlü, 9 yaşında bir çocuğun ormana yakın bir tarlada çakmakla oynarken yangın çıkarması sonucu 1000 m² orman alanının zarar görmesi değerlendirilmiştir. Yargıtay, bu olayda ev başkanının sorumluluğunu kapsamlı bir şekilde ele almıştır.
Kararda, çocuğun yaşı ve zihinsel durumu dikkate alındığında, ev başkanının gözetim yükümlülüğünün daha da önem kazandığı vurgulanmıştır. Ev başkanı, çocuğun tehlikeli bir nesne olan çakmakla oynamasını engelleyecek tedbirleri almakla yükümlüdür. Mahkeme, ev başkanının bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamadığı sonucuna varmıştır.
Bir başka örnek olayda, velayeti altındaki çocuğun hırsızlık eylemi nedeniyle ailenin sorumluluğu incelenmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2018 tarihli kararında, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesi dikkate alınarak, ev başkanının gözetim yükümlülüğünün kapsamı belirlenmiştir. Mahkeme, ev başkanının çocuğun davranışlarını kontrol etmek için gerekli tedbirleri almadığını tespit etmiştir.
Okul ortamında meydana gelen olaylarda da ev başkanının sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. Yargıtay'ın 2018 tarihli bir kararında, bir öğrencinin diğer öğrenciye verdiği zarardan velinin sorumluluğu değerlendirilmiştir. Bu kararda, çocuğun okul saatleri içinde olması, ev başkanının doğrudan gözetiminden çıktığı anlamına gelmediği, velinin çocuğa gerekli terbiye ve eğitimi vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Çevre zararları açısından değerlendirildiğinde, 1982 Anayasası'nın 56. maddesi uyarınca herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı bulunmaktadır. Orman yangını gibi çevresel zararlara neden olan olaylarda, ev başkanının sorumluluğu sadece maddi zararla sınırlı kalmamakta, çevresel değerlerin korunması açısından da önem taşımaktadır.
Tazminat İndirimi ve Sosyoekonomik Faktörler
Ev başkanının sorumluluğu tespit edildikten sonra, tazminat miktarının belirlenmesinde çeşitli faktörler dikkate alınmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararlarında, ailenin sosyal ve ekonomik şartları, eğitim düzeylerinin düşüklüğü gibi faktörlerin tazminattan indirim sebebi olabileceği, ancak kurtuluş kanıtı olarak kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır.
Örneğin, %70 zihinsel özürlü çocuğun neden olduğu orman yangını olayında, ailenin ekonomik durumunun zayıf olması ve eğitim düzeylerinin düşüklüğü, tazminat miktarının belirlenmesinde indirim sebebi olarak değerlendirilmiştir. Ancak mahkeme, bu faktörlerin ev başkanının sorumluluktan tamamen kurtulmasını sağlayacak kurtuluş kanıtı olarak kabul edilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Tazminat indirimine ilişkin bir diğer önemli faktör, zarar görenin kusuru veya zararın oluşmasında katkısıdır. Örneğin, bir çocuğun diğer çocuğa verdiği zararda, zarar gören çocuğun da olayın meydana gelmesinde katkısı varsa, bu durum tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınmaktadır.
Sosyoekonomik faktörlerin değerlendirilmesinde, ev başkanının gözetim altında tuttuğu kişinin özelliklerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Akıl hastalığı veya zayıflığı bulunan kişilerin gözetiminde, ev başkanının ekonomik imkanları doğrultusunda alması gereken tedbirler farklılık gösterebilir. Ancak Yargıtay kararlarında, ekonomik imkanların sınırlı olmasının, gözetim yükümlülüğünün tamamen ortadan kalkması sonucunu doğurmayacağı vurgulanmaktadır.
Ev başkanının sorumluluğuna ilişkin örnek olaylar ve yargı kararları incelendiğinde, her somut olayın kendi özellikleri içinde değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. Gözetim altındaki kişinin yaşı, zihinsel durumu, olayın meydana geldiği koşullar ve ev başkanının aldığı tedbirler, sorumluluğun belirlenmesinde ve tazminat miktarının hesaplanmasında belirleyici faktörlerdir. Türk hukuk sisteminde, ev başkanının sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına dayansa da, sosyoekonomik faktörler tazminat miktarının belirlenmesinde hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşılmasını sağlamaktadır. Bu yaklaşım, hem zarar görenlerin haklarının korunmasını hem de ev başkanlarına aşırı bir yük yüklenmemesini dengelemektedir.