
Miras Malının Paylaşımı
Miras mallarının paylaşımı, birçok ailenin karşılaştığı önemli hukuki süreçlerden biridir. Türk Medeni Kanunu'na göre mirasçılar, miras bırakanın malvarlığı üzerinde elbirliği ile maliktir ve miras paylaşımını kendi aralarında anlaşarak yapabilirler. Anlaşmazlık durumunda ise yasal yollara başvurulur. Bu yazıda, miras paylaşımının temel esasları, yasal mirasçılar, mirasçılık oranları ve özellikle sağ kalan eşin hakları detaylı olarak ele alınmıştır.
Yasal Mirasçılar ve Mirasçılık Oranları
Miras paylaşımı, Türk Medeni Kanunu'nda detaylı olarak düzenlenmiş bir konudur. Miras bırakanın (murisin) ölümüyle birlikte, mirasçılar tereke üzerinde elbirliği halinde hak sahibi olurlar. Ancak bu hakların kimlere, hangi oranlarda geçeceği kanun tarafından belirlenmiş kurallara tabidir. Türk Medeni Kanunu'nun 495-501. maddeleri arasında düzenlenen yasal mirasçılık sistemi, miras bırakanın son arzularını belirtmediği durumlarda devreye girer.
Zümre Sistemi
Türk Medeni Kanunu, yasal mirasçıları belirlerken zümre sistemi adı verilen bir düzenleme getirmiştir. Bu sistem, kan hısımlarını üç zümre halinde gruplandırır ve miras bırakanın en yakın zümredeki mirasçıları varsa, diğer zümrelerdeki mirasçılar mirasa hak kazanamaz.
Birinci zümre, miras bırakanın altsoyunu yani çocuklarını ve onların çocuklarını kapsar. Birinci zümrede mirasçılık, halefiyet ilkesi çerçevesinde işler. Yani miras bırakanın çocuğu hayatta değilse, onun çocukları (miras bırakanın torunları) kendi ebeveyninin payını alırlar. Örneğin, miras bırakan üç çocuk sahibiyse ve bunlardan biri vefat etmişse, hayatta kalan iki çocuk 1/3'er pay alırken, vefat eden çocuğun çocukları (varsa) ebeveynlerinin 1/3'lük payını kendi aralarında eşit olarak paylaşırlar.
İkinci zümre, miras bırakanın anne ve babasını ve onların altsoyunu (kardeşler, yeğenler) içerir. Birinci zümrede mirasçı bulunmadığı takdirde ikinci zümre mirasçı olur. Anne veya babadan biri hayatta değilse, onun payı kendi çocuklarına (miras bırakanın kardeşlerine) geçer.
Üçüncü zümre ise miras bırakanın büyükanne ve büyükbabalarını ve onların altsoyunu (amca, hala, dayı, teyze ve onların çocukları) kapsar. Birinci ve ikinci zümrede mirasçı bulunmadığı takdirde üçüncü zümre mirasçı olur.
Eşin Miras Hakkı
Sağ kalan eş, miras bırakanın kan hısımlarıyla birlikte mirasçı olur ve zümrelere göre değişen oranlarda miras hakkına sahiptir:
Birinci zümre mirasçılarla birlikte: Eş, mirasın 1/4'ünü alır, kalan 3/4'lük kısım çocuklar arasında paylaştırılır. Örneğin, miras bırakan, eşi ve 4 çocuğu varsa, eş mirasın 1/4'ünü alırken, her bir çocuk kalan 3/4'ün dörtte birini, yani mirasın 3/16'sını alır.
İkinci zümre mirasçılarla birlikte: Eş, mirasın 1/2'sini alır, kalan 1/2'lik kısım ikinci zümre mirasçılar arasında paylaştırılır. Bu durumda anne ve baba hayattaysa her biri 1/4'er pay alır. Eğer anne veya babadan biri hayatta değilse, onun payı kendi çocuklarına (miras bırakanın kardeşlerine) geçer.
Üçüncü zümre mirasçılarla birlikte: Eş, mirasın 3/4'ünü alır, kalan 1/4'lük kısım üçüncü zümre mirasçılar arasında paylaştırılır.
Hiçbir zümrede mirasçı bulunmaması halinde: Eş, mirasın tamamını alır.
Bu oranlar, miras bırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi ile farklı bir düzenleme yapmadığı durumlarda geçerlidir. Ancak, mirasçıların saklı payları bu düzenlemelerde dikkate alınmalıdır.
Saklı Pay Oranları
Türk Medeni Kanunu, bazı yasal mirasçılar için saklı pay adı verilen, miras bırakanın tasarruf yetkisini sınırlayan bir koruma getirmiştir. Saklı pay, miras bırakanın vasiyetname veya miras sözleşmesi ile dahi tasarruf edemeyeceği, mirasçıya ayrılması zorunlu olan minimum pay oranıdır.
Saklı pay oranları şu şekildedir:
- Altsoy (çocuklar ve torunlar) için yasal miras payının 1/2'si
- Anne ve baba için yasal miras payının 1/4'ü
- Sağ kalan eş için yasal miras payının 1/4'ü
Örneğin, miras bırakan eşi ve iki çocuğu varsa, eşin yasal miras payı 1/4, saklı payı ise bunun 1/4'ü yani 1/16'dır. Her bir çocuğun yasal miras payı 3/8, saklı payı ise bunun 1/2'si yani 3/16'dır. Miras bırakan, toplam mirasın 10/16'sı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir.
Saklı paylar, miras bırakanın son arzularını belirttiği vasiyetname veya miras sözleşmesi ile ihlal edilirse, saklı pay sahibi mirasçılar tenkis davası açarak haklarını talep edebilirler. Bu dava, mirasın açılmasından itibaren 1 yıl içinde açılmalıdır.
Miras paylaşımında, mirasçıların anlaşması halinde, yasal miras paylarından farklı bir paylaşım da mümkündür. Ancak anlaşmazlık durumunda, TMK'nın belirlediği yasal miras payları ve saklı paylar dikkate alınarak paylaşım yapılır. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamazsa, miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde miras paylaşımı davası açılabilir.
Miras Paylaşım Yöntemleri ve Süreler
Miras bırakanın vefatından sonra, mirasçılar arasında tereke mallarının nasıl paylaştırılacağı konusu Türk Medeni Kanunu'nda detaylı olarak düzenlenmiştir. Miras paylaşımı, mirasçıların kendi aralarında anlaşarak gerçekleştirdikleri rızai paylaşım veya anlaşmazlık durumunda mahkeme yoluyla yapılan paylaşım olmak üzere iki temel yöntemle gerçekleştirilir. Ayrıca, mirasçıların mirası kabul etmeme hakkı olan mirasın reddi de bu süreçte önemli bir hukuki müessesedir.
Rızai Paylaşım
Miras paylaşımında ideal olan, mirasçıların kendi aralarında anlaşarak terekeyi paylaştırmalarıdır. TMK m.642/2 uyarınca, mirasçılar paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırabilirler. Bu madde, mirasçılara geniş bir hareket alanı tanımakta ve tereke mallarının paylaşımında özgürlük sağlamaktadır.
Rızai paylaşımda mirasçılar:
- Tereke mallarını kendi aralarında diledikleri şekilde bölüştürebilirler
- Bazı malların belirli mirasçılara verilmesi konusunda anlaşabilirler
- Bazı malların satılarak bedelinin paylaşılmasına karar verebilirler
- Miras paylarından farklı oranlarda paylaşım yapabilirler
Rızai paylaşımın en büyük avantajı, mahkeme sürecinin getireceği zaman kaybı ve masraflardan kaçınılmasıdır. Mirasçılar arasında yapılan anlaşma, noter huzurunda düzenlenen bir paylaşım sözleşmesi ile resmileştirilebilir. Taşınmazların paylaşımında ise, tapu müdürlüğünde işlem yapılması gerekir.
Rızai paylaşım herhangi bir süreye tabi değildir. Mirasçılar, aralarında anlaşarak istedikleri zaman miras paylaşımını gerçekleştirebilirler. Ancak, bazı durumlarda vergi avantajları açısından belirli sürelerde paylaşımın tamamlanması faydalı olabilir.
Mahkeme Yoluyla Paylaşım
Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamadığı durumlarda, herhangi bir mirasçı mahkemeye başvurarak miras paylaşımı davası açabilir. Bu dava, miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde görülür.
Mahkeme yoluyla paylaşımda, TMK m.650 önemli bir rol oynar. Bu madde uyarınca, hakim terekedeki malları göz önünde tutarak mirasçılara paylaştırma yetkisine sahiptir. Hakim, paylaştırmada şu ilkeleri gözetir:
- Tereke mallarının mümkün olduğunca bölünmeden mirasçılara tahsis edilmesi
- Mirasçıların menfaatlerinin dengeli şekilde korunması
- Malların ekonomik değerlerinin korunması
- Aile bağlarının ve mirasçıların özel durumlarının dikkate alınması
Mahkeme, öncelikle mirasçıların anlaşmasını teşvik eder. Anlaşma sağlanamazsa, bilirkişi incelemesi yaptırarak tereke mallarının değerlemesini yaptırır ve paylaştırma planı hazırlar. Hakim, taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir ve diğer mirasçılara bedel ödemesi yapılmasına karar verebilir.
Mahkeme yoluyla paylaşım davası, herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir. Ancak, dava açıldıktan sonra mahkeme sürecinin uzun sürebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Mirasın Reddi
Mirasçılar, kendilerine kalan mirası kabul etmek zorunda değildir. Özellikle miras bırakanın borçlarının malvarlığından fazla olduğu durumlarda, mirasın reddi önemli bir hukuki koruma sağlar. Türk Medeni Kanunu'nda mirasın reddi iki şekilde düzenlenmiştir: gerçek ret ve hükmi ret.
Gerçek Ret: Mirasçı, kendisine düşen mirası açık bir irade beyanıyla reddedebilir. Bu beyan, miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yapılır. Gerçek ret için mirasçılara tanınan süre, mirasın açıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 3 aydır. Bu süre, hak düşürücü niteliktedir ve sürenin geçmesiyle mirasın kabul edildiği varsayılır.
Hükmi Ret: TMK m.606 uyarınca, miras bırakanın borçlarının tereke malvarlığından fazla olduğu açıkça biliniyorsa ve mirasçılar mirası kabul ettiğini açıkça beyan etmemişse, mirasın reddedildiği kabul edilir. Bu durumda, mirasçıların ayrıca bir ret beyanında bulunmasına gerek yoktur.
Mirasın reddi, kişisel bir haktır ve her mirasçı bağımsız olarak mirası reddedebilir. Bir mirasçının mirası reddetmesi durumunda, onun payı kendi altsoyuna geçer. Altsoy da mirası reddederse veya altsoy yoksa, ret beyanında bulunan mirasçı hiç yaşamamış gibi kabul edilir ve onun payı diğer mirasçılara geçer.
Mirasın reddinin en önemli sonucu, reddeden mirasçının miras bırakanın borçlarından sorumlu olmamasıdır. Ancak, mirasçı mirası reddettikten sonra tereke malları üzerinde herhangi bir hak iddia edemez.
Miras paylaşımında, mirasçıların haklarını en iyi şekilde koruyabilmeleri için yasal sürelere dikkat etmeleri ve gerektiğinde hukuki danışmanlık almaları önemlidir. Özellikle borçlu terekelerde, mirasın reddi süresi olan 3 aylık sürenin kaçırılmaması, mirasçıların kendi malvarlıklarını korumaları açısından hayati önem taşır.
Miras Paylaşımı Davası ve Mahkeme Süreci
Miras paylaşımı, mirasçılar arasında anlaşma sağlanamadığı durumlarda yargı yoluyla çözüme kavuşturulabilir. Türk Medeni Kanunu, mirasçıların kendi aralarında anlaşamamaları halinde izlenecek hukuki süreci detaylı olarak düzenlemiştir. Bu bölümde, miras paylaşımı davasının açılması, görevli mahkeme, yargılama süreci ve mahkemenin paylaştırma yetkisine ilişkin önemli bilgiler ve emsal kararlar ele alınacaktır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Miras paylaşımı davalarında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi'dir. Türk Medeni Kanunu'nun 576. maddesi uyarınca, miras paylaşımı davası mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Bu kural, mirasçıların tümünün aynı yerde ikamet etmediği durumlarda bile geçerlidir. Yetkili mahkeme konusunda Türk Medeni Kanunu'nun özel hükümleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki genel yetki kurallarına göre öncelikli olarak uygulanır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 09.12.2010 tarihli, 2010/7462 E., 2010/20692 K. sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, "TMK 652. maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Her mirasçı, terekedeki malların aynen veya satış yoluyla paylaştırılmasını Sulh Mahkemesinden isteyebilir." Bu karar, özellikle sağ kalan eşin konut ve ev eşyası üzerindeki haklarına ilişkin uyuşmazlıklarda da görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu teyit etmektedir.
Dava Açma Süreci ve Gerekli Belgeler
Miras paylaşımı davası açılırken, davacı mirasçının aşağıdaki belgeleri mahkemeye sunması gerekmektedir:
- Mirasçılık belgesi (veraset ilamı)
- Mirasbırakanın nüfus kayıt örneği
- Terekeye dahil malvarlığı unsurlarını gösteren belgeler (tapu kayıtları, banka hesap dökümleri, araç ruhsatları vb.)
- Varsa mirasbırakanın vasiyetnamesi veya miras sözleşmesi
- Tereke mallarının değerini gösteren belgeler (ekspertiz raporları, faturalar vb.)
Dava dilekçesinde, terekeye dahil tüm malvarlığı unsurları açıkça belirtilmeli ve paylaşımın nasıl yapılmasının talep edildiği açıklanmalıdır. Ayrıca, tüm mirasçıların dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmesi zorunludur.
Mahkemenin Paylaştırma Yetkisi ve İlkeleri
Türk Medeni Kanunu'nun 642/2 ve 650. maddeleri, hakime terekedeki malları mirasçılara paylaştırma konusunda geniş bir takdir yetkisi tanımıştır. Mahkeme, paylaştırma yaparken aşağıdaki ilkeleri göz önünde bulundurur:
- Mirasçıların menfaatlerinin korunması
- Malların ekonomik bütünlüğünün mümkün olduğunca korunması
- Mirasçıların özel ihtiyaç ve durumlarının dikkate alınması
- Malların değerlerinin adil bir şekilde dağıtılması
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 29.06.2015 tarihli, 2014/13185 E., 2015/7202 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, "Hakim, miras paylaşımında taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir. Mirasçıları satışa zorlayacak yöntem benimsenmesi yasal düzenlemelere aykırıdır." Bu karar, mahkemenin tereke mallarını mümkün olduğunca aynen paylaştırma ilkesini benimsediğini göstermektedir.
Benzer şekilde, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2014 tarihli, 2014/17081 E., 2016/1980 K. sayılı kararında da "TMK 642/2 ve 650. maddeleri uyarınca, hakim terekedeki malları göz önünde tutarak, taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya verebilir" ifadesi yer almaktadır. Bu kararlar, mahkemenin tereke mallarını paylaştırırken geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu, ancak bu yetkiyi kullanırken mirasçıların menfaatlerini gözetmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bilirkişi İncelemesi ve Değer Tespiti
Miras paylaşımı davalarında, tereke mallarının değerinin tespiti için genellikle bilirkişi incelemesi yapılır. Mahkeme, taşınmazlar için gayrimenkul değerleme uzmanlarından, taşınırlar için konusunda uzman bilirkişilerden rapor alır. Bilirkişi raporları, tereke mallarının güncel piyasa değerlerini yansıtmalıdır.
Değer tespiti yapıldıktan sonra, mahkeme her bir mirasçının miras payına karşılık gelecek değerde malvarlığı unsurlarını belirlemeye çalışır. Bu aşamada, mirasçıların tercihleri de mümkün olduğunca dikkate alınır. Örneğin, bir mirasçının mesleki faaliyeti için kullandığı bir taşınmazın ona özgülenmesi veya aile konutunun sağ kalan eşe bırakılması gibi durumlar göz önünde bulundurulabilir.
Denkleştirme ve Bedel Ödemesi
Tereke mallarının aynen paylaştırılması sırasında, mirasçıların miras paylarına tam olarak karşılık gelen bir paylaştırma yapılması her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda mahkeme, denkleştirme bedeli ödenmesine karar verebilir. Denkleştirme bedeli, miras payından fazla değerde mal alan mirasçının, diğer mirasçılara ödeyeceği bedeldir.
Yargıtay kararları, denkleştirme bedelinin ödenmesi için makul bir süre tanınması gerektiğini ve bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, ilgili malın satılarak bedelinin paylaştırılabileceğini belirtmektedir. Ancak, mirasçıları zorunlu satışa yönlendiren uygulamalardan kaçınılması gerektiği de vurgulanmaktadır.
Paylaştırma Kararı ve İcra
Mahkeme, paylaştırma kararında her bir mirasçıya hangi malların özgüleneceğini ve varsa ödenecek denkleştirme bedellerini açıkça belirtir. Paylaştırma kararı kesinleştikten sonra, tapu sicilinde gerekli tescil işlemleri yapılır ve diğer malların zilyetliği ilgili mirasçılara devredilir.
Paylaştırma kararının icrasında sorun yaşanması halinde, karar İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra edilebilir. Özellikle denkleştirme bedellerinin ödenmemesi durumunda, alacaklı mirasçı icra takibi başlatabilir.
Miras paylaşımı davaları, teknik bilgi gerektiren ve genellikle uzun süren davalardır. Bu nedenle, mirasçıların hukuki danışmanlık almaları ve miras hukuku konusunda uzmanlaşmış avukatlarla çalışmaları önerilmektedir. Doğru bir hukuki strateji ve profesyonel destek, miras paylaşımı sürecinin daha hızlı ve adil bir şekilde sonuçlanmasına katkı sağlayacaktır.
Sağ Kalan Eşin Özel Hakları
Miras paylaşımında sağ kalan eşin korunması, Türk Medeni Kanunu'nun önemle üzerinde durduğu konulardan biridir. Kanun koyucu, aile birliğinin devamı ve sağ kalan eşin yaşam standardının korunması amacıyla iki önemli düzenleme getirmiştir: TMK'nın 240. ve 652. maddeleri. Bu düzenlemeler, sağ kalan eşe miras paylaşımında diğer mirasçılara göre bazı özel haklar tanımaktadır. Bu haklar, özellikle eşlerin birlikte yaşadıkları konut ve ev eşyaları üzerinde yoğunlaşmaktadır.
TMK 240. Maddesi
TMK'nın 240. maddesi, edinilmiş mallara katılma rejiminde, ölüm nedeniyle mal rejiminin sona ermesi durumunda sağ kalan eşe önemli bir hak tanımaktadır. Bu maddeye göre, sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olan mallar arasından kendisine aile konutu ve ev eşyasının özgülenmesini isteyebilir.
Bu hakkın kullanılabilmesi için bazı şartların bir arada bulunması gerekmektedir:
- Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi bulunmalıdır
- Mal rejimi ölüm nedeniyle sona ermiş olmalıdır
- Sağ kalan eşin katılma alacağı doğmuş olmalıdır
- Talep edilen konut, eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu olmalıdır
TMK 240. maddesinin uygulanmasında, sağ kalan eşin katılma alacağı karşılığında konut ve ev eşyası üzerinde mülkiyet hakkı talep etmesi söz konusudur. Eğer katılma alacağı, konut ve ev eşyasının değerini karşılamıyorsa, sağ kalan eş aradaki farkı ödeyerek bu hakkını kullanabilir.
Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, bu maddenin uygulanabilmesi için eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin bulunması şarttır. Eğer eşler arasında mal ayrılığı rejimi veya başka bir mal rejimi varsa, TMK 240. maddesi uygulanamaz.
Örnek: Bay A'nın vefatı sonrası, edinilmiş mallara katılma rejiminde evli olduğu Bayan B, aile konutu olan dairenin kendisine özgülenmesini talep etmiştir. Bayan B'nin katılma alacağı 500.000 TL, konutun değeri ise 700.000 TL'dir. Bu durumda Bayan B, aradaki 200.000 TL'yi ödeyerek konutun mülkiyetini edinebilir.
TMK 652. Maddesi
TMK'nın 652. maddesi ise mal rejiminden bağımsız olarak, sağ kalan eşe tereke malları arasındaki konut ve konut eşyası üzerinde mirastan kaynaklanan ayni hak tanımaktadır. Bu madde, sağ kalan eşin mirasçı olması durumunda uygulanır ve eşler arasındaki mal rejiminin türü önemli değildir.
TMK 652. maddesinin uygulanabilmesi için gereken şartlar şunlardır:
- Sağ kalan eş mirasçı olmalıdır
- Tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya konut eşyası bulunmalıdır
- Sağ kalan eş, bu malların kendisine özgülenmesini talep etmelidir
Bu madde kapsamında, sağ kalan eş, miras payına mahsuben konut ve ev eşyası üzerinde mülkiyet hakkı talep edebilir. Eğer miras payı bu malların değerini karşılamıyorsa, aradaki farkı ödeyerek bu hakkını kullanabilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 09.12.2010 tarihli, 2010/7462 E., 2010/20692 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, TMK 652. maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Her mirasçı, terekedeki malların aynen veya satış yoluyla paylaştırılmasını Sulh Mahkemesinden isteyebilir.
Örnek: Bay C'nin vefatı sonrası, mal ayrılığı rejiminde evli olduğu Bayan D, aile konutu olan dairenin kendisine özgülenmesini TMK 652. maddesine dayanarak talep etmiştir. Bayan D'nin miras payı 300.000 TL, konutun değeri ise 600.000 TL'dir. Bu durumda Bayan D, aradaki 300.000 TL'yi ödeyerek konutun mülkiyetini edinebilir.
TMK 240. ve 652. Maddeleri Arasındaki Farklar
TMK'nın 240. ve 652. maddeleri arasındaki temel farklar şunlardır:
Mal Rejimi Şartı: TMK 240. maddesi yalnızca edinilmiş mallara katılma rejiminde uygulanırken, TMK 652. maddesi mal rejimi türünden bağımsız olarak uygulanır.
Hakkın Kaynağı: TMK 240. maddesindeki hak, mal rejiminden (katılma alacağından) kaynaklanırken, TMK 652. maddesindeki hak mirastan kaynaklanır.
Uygulama Önceliği: Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi varsa, öncelikle TMK 240. maddesi uygulanır. Bu madde kapsamında talep karşılanamazsa veya başka bir mal rejimi söz konusuysa TMK 652. maddesi devreye girer.
Sağ kalan eşin bu özel haklarını kullanabilmesi için, miras paylaşımı davası sırasında veya öncesinde talepte bulunması gerekir. Bu talepler, tereke malları arasındaki konut ve ev eşyalarının sağ kalan eşe özgülenmesine yöneliktir ve diğer mirasçıların haklarını da gözetecek şekilde değerlendirilir.
Miras paylaşımında sağ kalan eşe tanınan bu özel haklar, aile birliğinin korunması ve eşin yaşam standardının sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. TMK'nın 240. ve 652. maddeleri, sağ kalan eşin özellikle aile konutu ve ev eşyaları üzerindeki haklarını güvence altına alarak, miras paylaşımında eşin korunmasını amaçlamaktadır. Bu düzenlemeler, miras hukukunun sosyal boyutunu da ortaya koymakta ve aile kurumunun devamlılığına hizmet etmektedir.