Çocuksuz Çiftlerde Boşanma

Çocuksuz Çiftlerde Boşanma

Çocuk sahibi olamama, evliliklerde önemli bir sorun haline gelebilir ve boşanmaya yol açabilir. Çocuksuz çiftlerde boşanma süreci nasıl işler? Nafaka, mal paylaşımı ve diğer haklar nasıl belirlenir? Detaylı bilgi için yazımızı okuyun.

Çocuksuzluk ve Boşanma

Evlilik birliğinde çocuk sahibi olma konusu, eşler arasında önemli bir tartışma ve anlaşmazlık noktası olabilmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun 185. maddesi, eşlerin birbirine yardım etme ve evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama yükümlülüğünü düzenler. Bu kapsamda, çocuk sahibi olma veya olmama kararı, eşlerin ortak kararı olmalıdır.

Evlilik öncesinde çocuk sahibi olmak istemediğini belirtmeyen veya evlilik sonrasında bu konudaki fikrini değiştiren eşin davranışı, TMK Madde 2'de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilir. Bu durum, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilecek önemli bir faktördür.

Kısırlık durumu, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 1990/10764 E. sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, eşlerden birinin kısır olması, doğrudan boşanma sebebi oluşturmaz. Ancak, kısırlık tedavisine destek vermemek veya tedavi sürecini engellemek, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2012/35 E. sayılı kararında, eşin kısırlık tedavisine destek vermemesinin boşanma sebebi olabileceği kabul edilmiştir.

TMK Madde 166/1 uyarınca, evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumunda boşanma davası açılabilir. Çocuk sahibi olma konusundaki anlaşmazlıklar, aşağıdaki durumlarda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilir:

  • Evlilik öncesi çocuk sahibi olma konusundaki niyetin gizlenmesi
  • Kısırlık tedavisine destek verilmemesi
  • Çocuk sahibi olmayı reddetme
  • Eşin rızası olmadan kürtaj yaptırma
  • Doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı konusunda anlaşmazlık

Mahkemeler, çocuk sahibi olmama durumunu değerlendirirken, bu durumun tek başına değil, evlilik birliğini etkileyen diğer faktörlerle birlikte ele almaktadır. Örneğin, çocuk sahibi olmama kararının yanında, eşler arasındaki iletişim kopukluğu, karşılıklı sevgi ve saygının azalması, ortak yaşam planlarının uyuşmaması gibi faktörler de değerlendirilir.

Evlilik birliğinde çocuk sahibi olma konusundaki anlaşmazlıklar, eşlerin karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde çözüme kavuşturulmalıdır. Ancak, bu konudaki derin görüş ayrılıkları ve uzlaşmazlıklar, evlilik birliğinin devamını imkansız hale getiriyorsa, boşanma davası açılabilir. Bu durumda mahkeme, tarafların kusur durumunu, evlilik birliğinin temelinden sarsılma derecesini ve diğer faktörleri değerlendirerek bir karara varacaktır.

Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma

Türk hukuk sisteminde boşanma davaları, temel olarak iki şekilde yürütülmektedir: Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her iki yöntemin de kendine özgü şartları ve prosedürleri bulunmaktadır.

Anlaşmalı Boşanma

4721 sayılı Medeni Kanun'un 166/3. maddesi uyarınca, anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için bazı temel şartların sağlanması gerekmektedir. Öncelikle, evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması şarttır. Bu süre, kanun koyucu tarafından evlilik kurumunun korunması ve aceleyle verilecek boşanma kararlarının önüne geçilmesi amacıyla belirlenmiştir.

Anlaşmalı boşanmada eşlerin, boşanmanın tüm sonuçları hakkında mutabık kalmaları ve bu mutabakatı mahkeme huzurunda bizzat beyan etmeleri gerekmektedir. Bu mutabakat, mali konuları, varsa çocukların velayetini, nafaka düzenlemelerini ve diğer tüm hususları kapsamalıdır.

Anlaşmalı boşanma protokolü, eşlerin üzerinde anlaştıkları tüm konuları içeren yazılı bir belgedir. Bu protokolün hazırlanması aşamasında profesyonel hukuki destek alınması önemlidir, çünkü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatlarına göre, protokoldeki eksiklikler nedeniyle sonradan mal rejiminin tasfiyesi için dava açılabilmektedir.

Çekişmeli Boşanma

Eşlerin boşanma konusunda veya boşanmanın sonuçları hakkında anlaşamamaları durumunda çekişmeli boşanma davası açılır. Bu durumda, Medeni Kanun'da düzenlenen boşanma sebeplerinden birine dayanılarak dava açılması gerekir.

Çekişmeli boşanma davalarında, taraflar iddialarını ispatlamakla yükümlüdür. Her iki taraf da kendi lehine olan durumları delillerle desteklemelidir. Bu deliller; tanık beyanları, yazılı belgeler, uzman raporları ve diğer her türlü yasal delili içerebilir.

Davaların Dönüşümü

Önemli bir husus, çekişmeli başlayan bir boşanma davasının, tarafların anlaşması halinde anlaşmalı boşanmaya dönüşebilmesidir. Ancak bunun tersi de mümkündür; Yargıtay kararları uyarınca, anlaşmalı boşanma kararı kesinleşene kadar eşler anlaşmadan dönebilir ve dava çekişmeli olarak devam edebilir.

Yargılama Süreci

Anlaşmalı boşanmada, hâkim tarafların iradesini ve anlaşma şartlarını inceler. Özellikle varsa çocukların menfaatlerinin korunup korunmadığını değerlendirir. Çekişmeli boşanmada ise daha detaylı bir yargılama süreci işler.

Her iki boşanma türünde de mahkeme, evlilik birliğinin kurtarılması için gerekli gördüğü tedbirleri alabilir. Ancak anlaşmalı boşanmada, tarafların özgür iradeleriyle vardıkları anlaşma esas alınır ve yargılama süreci daha kısa sürer.

Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte, protokolde veya mahkeme kararında belirlenen hususlar uygulanmaya başlar. Taraflar, kararda belirlenen yükümlülükleri yerine getirmekle mükelleftir. Kararın uygulanmaması durumunda, ilgili taraf icra takibi başlatabilir veya yeni bir dava açabilir.

Mal Paylaşımı ve Nafaka

Çocuksuz çiftlerin boşanma sürecinde en önemli konulardan biri mal paylaşımı ve nafaka düzenlemeleridir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 202-281. maddeleri kapsamında, 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen mallar için "edinilmiş mallara katılma rejimi" geçerlidir. Bu rejim altında, evlilik süresince edinilen malların paylaşımı eşit olarak yapılır.

Mal Paylaşımının Temel İlkeleri

Evlilik öncesi edinilen mallar, miras yoluyla gelen varlıklar ve kişisel eşyalar mal paylaşımına dahil edilmez. Ancak evlilik süresince elde edilen maaş, ticari kazanç, kira geliri gibi edinilmiş mallar eşit olarak paylaştırılır. Mal rejimi sözleşmesiyle farklı bir paylaşım şekli belirlenebilir. Eşlerden birinin iflası durumunda ise mal ayrılığı rejimi uygulanır.

Katkı Payı ve Değer Artış Payı

Eşlerden birinin diğerinin malına yaptığı katkılar için katkı payı davası açılabilir. Örneğin, eşin iş yerinin tadilatına yapılan harcamalar veya ev kredisi ödemeleri katkı payı kapsamında değerlendirilir. Değer artış payı ise, bir eşin malvarlığına diğer eşin katkısı sonucu oluşan değer artışını ifade eder.

Nafaka Düzenlemeleri

TMK 175. madde uyarınca, boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek olan eş için nafaka talep edilebilir. Çocuksuz çiftlerde nafaka miktarı belirlenirken şu kriterler dikkate alınır:

  • Nafaka yükümlüsünün mali gücü
  • Nafaka talep eden eşin ihtiyaçları
  • Tarafların kusur durumu
  • Evliliğin süresi
  • Nafaka talep eden eşin çalışma potansiyeli

Nafaka, evlenme veya sigortalı bir işe girme durumunda sona erer. Tedbir nafakası ise boşanma davası süresince geçici olarak ödenir ve eşin geçimini sağlamayı amaçlar.

Aile Konutu ve Eşya Paylaşımı

Aile konutu özel bir korumaya sahiptir. Tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmuşsa, diğer eşin rızası olmadan konut üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ev eşyalarının paylaşımında ise, eşyanın kim tarafından alındığı ve kullanım amacı göz önünde bulundurulur.

Mal Kaçırma ve Tedbir

Boşanma sürecinde mal kaçırma girişimlerine karşı tedbir kararı alınabilir. Mahkeme, malvarlığının devri veya üzerinde rehin kurulmasını engelleyebilir. Mal varlığının tespiti için bankalar, tapu ve vergi daireleri gibi kurumlardan bilgi talep edilebilir.

Mal paylaşımı ve nafaka konularında anlaşmazlık yaşanması durumunda, uzman bir avukat desteği almak önemlidir. Çünkü bu süreçte yapılacak hatalar veya eksik bırakılan hususlar, ileride telafisi zor sonuçlar doğurabilir. Özellikle mal rejimi tasfiyesi için açılacak davalarda hak düşürücü sürelere dikkat edilmelidir.

Boşanma Sebepleri ve Deliller

Türk Medeni Kanunu'nda boşanma sebepleri, genel ve özel sebepler olmak üzere iki ana kategoride düzenlenmiştir. Bu düzenleme, evlilik birliğinin sona ermesi için hukuki çerçeveyi belirler ve hangi durumlarda boşanma davası açılabileceğini ortaya koyar.

Genel Boşanma Sebepleri

Evlilik birliğinin temelden sarsılması, genel boşanma sebeplerinin temelini oluşturur. TMK m.166 kapsamında değerlendirilen bu durum, eşler arasındaki ortak hayatı çekilmez hale getiren çeşitli nedenleri içerir. Örneğin:

  • Eşler arasındaki güven ilişkisinin bozulması
  • Sürekli tartışma ve anlaşmazlıklar
  • Aile birliğine karşı ilgisizlik
  • Ekonomik sorumlulukların yerine getirilmemesi
  • Ailevi görevlerin ihmal edilmesi

Özel Boşanma Sebepleri

Kanun koyucu, bazı özel durumları ayrıca düzenlemiş ve bunları boşanma sebebi olarak kabul etmiştir:

Zina (TMK m.161): Eşlerden birinin zina yapması durumunda, diğer eş boşanma davası açabilir. Bu hakkın kullanılması için öğrenme tarihinden itibaren 6 ay ve her halde zina fiilinin üzerinden 5 yıl geçmemiş olması gerekir.

Hayata Kast ve Kötü Muamele (TMK m.162): Eşlerden biri diğerinin hayatına kast eder, ona karşı pek kötü davranışlarda bulunur veya ağır derecede onur kırıcı davranışlar sergilerse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat (TMK m.163): Küçük düşürücü suçlar işleyen veya haysiyetsiz bir hayat süren eşe karşı, diğer eş boşanma davası açabilir. Bu durumda herhangi bir süre sınırlaması yoktur.

Terk (TMK m.164): Ortak hayata son vermek maksadıyla evi terk eden veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmeyen eş hakkında, diğer eş boşanma davası açabilir. Terkin en az 6 ay sürmüş olması ve ihtar çekilmesi gerekir.

Akıl Hastalığı (TMK m.165): Eşlerden birinin akıl hastalığı nedeniyle ortak hayatın sürdürülmesi diğer eş için çekilmez hale gelmiş ve hastalığın iyileşmeyeceği resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmişse, boşanma davası açılabilir.

Delil Türleri

Boşanma davalarında deliller büyük önem taşır ve çeşitli şekillerde olabilir:

  • Tanık İfadeleri: Aile yakınları, komşular, arkadaşlar gibi olaylara şahit olan kişilerin beyanları
  • Yazılı Belgeler: Resmi kayıtlar, mektuplar, mesajlar, sosyal medya paylaşımları
  • Görsel ve İşitsel Kayıtlar: Fotoğraflar, videolar (hukuka uygun elde edilmiş olması şartıyla)
  • Resmi Belgeler: Doktor raporları, polis tutanakları, mahkeme kararları
  • Bilirkişi Raporları: Özellikle akıl hastalığı gibi durumlarda uzman görüşleri

Tüm bu delillerin mahkemeye sunulmasında, hukuka uygunluk ilkesi gözetilmelidir. Özel hayatın gizliliğini ihlal eden veya hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller, mahkemece kabul edilmez ve değerlendirmeye alınmaz.

Yargıtay Kararları ve Uygulamalar

İspat Yükü

Boşanma davalarında ispat yükü, genel hukuk prensipleri çerçevesinde düzenlenmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2017/10755 sayılı kararında belirtildiği üzere, bir hakkın varlığını iddia eden taraf, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Özellikle çocuksuz çiftlerin boşanma davalarında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olayların ispatı büyük önem taşır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/3455 sayılı kararı uyarınca, ziynet eşyaları gibi maddi değerlerin varlığı ve mülkiyeti konusunda ispat yükü, aksini iddia eden tarafa aittir.

Kusur Belirleme

Boşanma davalarında kusur tespiti, hakimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilir. Çocuksuz çiftlerde, özellikle çocuk sahibi olma konusundaki anlaşmazlıklar veya tedavi süreçlerine katılmama gibi durumlar, kusur değerlendirmesinde önemli rol oynar. Yargıtay içtihatları, eşlerden birinin kısırlık tedavisine destek vermemesini veya çocuk sahibi olmayı reddetmesini tek başına kusur olarak değerlendirmemekte, ancak diğer olumsuz davranışlarla birlikte değerlendirmektedir.

Çocuk Velayeti

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/11251 sayılı kararında belirtildiği gibi, çocuk velayeti konusunda çocuğun üstün yararı esas alınır. Her ne kadar çocuksuz çiftlerin boşanmasında velayet konusu gündeme gelmese de, evlat edinilmiş çocukların olduğu durumlarda veya boşanma sürecinde hamilelik söz konusu olduğunda, velayet hususu önem kazanır. Bu gibi durumlarda, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ulusal mevzuat çerçevesinde değerlendirme yapılır.

Anlaşmalı Boşanma

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/3256 sayılı kararı, anlaşmalı boşanmada protokol düzenlenmesinin karar düzeltme aşamasında dahi mümkün olduğunu ortaya koymuştur. Çocuksuz çiftlerin anlaşmalı boşanmasında, mal paylaşımı ve nafaka konuları protokolde açıkça düzenlenmelidir. Protokolün eksik veya belirsiz hükümler içermesi durumunda, taraflar sonradan hak kaybına uğrayabilir.

Delil Kabulü

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/2538 sayılı kararında vurgulandığı üzere, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller mahkemece kabul edilmez. Çocuksuz çiftlerin boşanma davalarında, özellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ilişkin deliller önem taşır. Sosyal medya paylaşımları, tanık beyanları, mesajlaşma kayıtları gibi deliller, hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmaları şartıyla değerlendirmeye alınır.

Çocuksuz çiftlerin boşanma davaları, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları doğrultusunda özel bir hassasiyetle ele alınmaktadır. İspat yükünden delillerin değerlendirilmesine, kusur tespitinden anlaşmalı boşanma protokollerine kadar tüm süreç, hukuki güvenlik ilkesi çerçevesinde yürütülmektedir. Mahkemeler, her vakayı kendi özel koşulları içinde değerlendirerek, adaletli bir sonuca ulaşmayı hedeflemektedir. Bu süreçte, tarafların haklarının korunması ve hukuki güvenliğin sağlanması için profesyonel hukuki destek alınması önem taşımaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.