Hukuk Mahkemelerinde Islah

Hukuk Mahkemelerinde Islah

 

HMK Madde 176

(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.

(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.

 

Islah Kavramı

Islah, Türk hukuk sisteminde önemli bir yere sahip olan usul hukuku müessesesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 176'da düzenlenen ıslah, tarafların yargılama sürecinde yaptıkları usuli işlemleri düzeltmelerine olanak sağlayan bir hukuki çaredir.

Islah kelimesi sözlük anlamıyla "düzeltme" veya "iyileştirme" anlamına gelse de, hukuk yargılaması açısından daha teknik ve özel bir anlam taşır. Taraflardan birinin, daha önce yaptığı usul işlemlerini kısmen veya tamamen değiştirmesine imkan veren ıslah, dava değişikliği yasağının istisnalarından biridir.

HMK madde 176'ya göre, taraflar yapmış oldukları usul işlemlerini ıslah yoluyla düzeltebilirler. Bu düzeltme, davacının talep sonucunu değiştirmesi veya genişletmesi şeklinde olabileceği gibi, davalının savunma sebeplerini değiştirmesi şeklinde de gerçekleşebilir.

Islah, yargılamada yapılan hataların veya eksikliklerin giderilmesini sağlayarak, adaletin tecellisine hizmet eder. Ancak yargılama giderleri açısından da önemli sonuçlar doğurur. Islah eden taraf, ıslah nedeniyle geçersiz hale gelen işlemler için yapılan yargılama giderlerini karşılamakla yükümlüdür.

Islahın en önemli özelliklerinden biri, bir davada yalnızca bir kez başvurulabilmesidir. Bu sınırlama, yargılamanın uzamasını önlemek ve tarafların ıslah kurumunu kötüye kullanmalarının önüne geçmek amacıyla getirilmiştir.

Sonuç olarak ıslah, usul hukukunda taraflara tanınan önemli bir imkan olup, yargılamanın daha adil ve etkin bir şekilde yürütülmesine katkı sağlamaktadır.

Islahın Hukuki Niteliği

Islah, Türk hukuk sisteminde kendine özgü (sui generis) bir usul hukuku müessesesidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. maddesinde düzenlenen ıslah, tarafların iddia ve savunmalarını genişletme veya değiştirme yasağını aşmalarına imkan tanıyan önemli bir hukuki çaredir.

Yargılama sürecinde, taraflar belirli aşamalardan sonra iddia ve savunmalarını serbestçe değiştirip genişletemezler. Bu yasağın başlangıcı, yazılı yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra, basit yargılama usulünde ise davanın açılması ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlar. İşte ıslah, bu yasağı aşmanın iki yolundan biridir - diğeri karşı tarafın açık muvafakatidir.

Islahın en önemli özelliği, tek taraflı bir irade beyanıyla yapılabilmesidir. Yani ıslah için hakimin onayı veya karşı tarafın rızası gerekmez. Hakim sadece ıslahın kanuni şartlarını taşıyıp taşımadığını inceler. Bu yönüyle ıslah, tarafların usul işlemlerini düzeltmelerine olanak sağlayan güçlü bir enstrümandır.

Ancak HMK madde 176/2 uyarınca, aynı davada taraflar sadece bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Bu sınırlama, ıslahın davaların uzamasına yol açacak şekilde kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlar.

Islahın bir diğer önemli özelliği, tahkikatın sonuna kadar yapılabilmesidir (HMK m.177). Yani taraflar, yargılamanın son aşamasına kadar bu hukuki çareye başvurma imkanına sahiptir.

Sonuç olarak ıslah, hukuk yargılamasında taraflara tanınmış, iddia ve savunmalarını düzeltme veya genişletme olanağı veren, kendine özgü nitelikte bir usul hukuku kurumudur. Yargılama giderlerinin karşılanması şartıyla kullanılabilen bu imkan, adalete ulaşmada önemli bir araç işlevi görmektedir.

Islahın Amacı

Islah, Türk hukuk yargılamasında önemli bir usul hukuku müessesesidir. Bu kurumun temel amacı, tarafların yargılama sürecinde yaptıkları hata ve eksiklikleri düzeltme imkanı tanıyarak maddi hak kayıplarını önlemektir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. maddesinde düzenlenen ıslah, taraflara iddia ve savunmalarını genişletme veya değiştirme yasağını aşma imkanı verir. Böylece dava açıldıktan sonra fark edilen eksiklikler veya değişen koşullar nedeniyle ortaya çıkan yeni durumlar davaya dahil edilebilir.

Islahın bir diğer amacı da yeni davaların açılmasını engelleyerek usul ekonomisine hizmet etmektir. Taraflar, mevcut davada ıslah yoluna başvurarak talep sonucunu artırabilir veya dava sebebini değiştirebilirler. Bu sayede aynı uyuşmazlık için birden fazla dava açılmasının önüne geçilmiş olur.

Ayrıca ıslah, hak arama özgürlüğünü kolaylaştıran bir araç olarak da değerlendirilebilir. Zira taraflar, başlangıçta eksik veya hatalı olarak ileri sürdükleri talep ve vakıaları düzeltme şansı bulurlar. Bu da adalete erişimi güçlendirir.

Öte yandan, HMK madde 176/2 uyarınca ıslah hakkının bir kez kullanılabilmesi, bu kurumun kötüye kullanılmasını ve yargılama giderlerinin gereksiz yere artmasını engeller. Böylece ıslah, hem tarafların haklarını koruyan hem de yargılamanın düzenli işleyişini gözeten bir denge unsuru olarak işlev görür.

Sonuç olarak ıslah, dava değişikliği yapılmasına olanak tanıyarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ve adil yargılanma hakkının gerçekleşmesine hizmet eden önemli bir usul hukuku kurumudur.

Islahın Şartları

Islah, hukuk yargılamasında tarafların iddia ve savunmalarını değiştirmelerine olanak sağlayan önemli bir usul hukuku müessesesidir. Ancak bu imkanın kullanılabilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir:

1) Islaha Elverişli Bir İşlemin Bulunması

Islah yoluyla düzeltilebilecek işlemler, tarafların yaptığı usul işlemleridir. Mahkemenin yaptığı işlemler veya maddi hukuk işlemleri ıslaha konu olamaz. Örneğin, dava dilekçesi, cevap dilekçesi gibi taraf usul işlemleri ıslah edilebilirken, mahkemenin verdiği ara kararlar ıslah edilemez.

2) Islahın Davanın Taraflarınca Yapılabilmesi

HMK madde 176'ya göre ıslah hakkı sadece davanın taraflarına tanınmıştır. Davaya sonradan katılan üçüncü kişiler veya kanuni temsilciler ıslah yoluna başvuramazlar. Ayrıca ıslah, yazılı veya sözlü olarak yapılabilir.

3) Islaha Aynı Davada Bir Kez Başvurulabilmesi

Kanun koyucu, davaların gereksiz yere uzamasını önlemek amacıyla tarafların aynı davada sadece bir kez ıslah hakkını kullanabilmelerine izin vermiştir. Bu sınırlama HMK madde 176/2'de açıkça düzenlenmiştir.

4) Islahın Tahkikatın Sonuna Kadar Yapılabilmesi

HMK m.177 uyarınca ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Tahkikatın bittiğinin taraflara bildirilmesinden sonra artık ıslah yoluna başvurulamaz. Bu süre sınırlaması, yargılama sürecinin düzenli işleyişini sağlamayı amaçlamaktadır.

5) Islah Yoluna Başvuran Tarafın, Islah Yapılması Nedeniyle Ortaya Çıkan Yargılama Giderlerini ve Karşı Tarafın Zararlarını Tazmin Etmesinin Gerekmesi

HMK m.178 gereğince ıslah eden taraf, bu işlem nedeniyle geçersiz hale gelen işlemler için yapılan yargılama giderlerini ve karşı tarafın uğradığı zararları karşılamak zorundadır. Bu bedel mahkemece takdir edilir ve bir hafta içinde mahkeme veznesine yatırılmazsa ıslah yapılmamış sayılır.

Güleç Hukuk Bürosu olarak, ıslah kurumunun doğru ve etkin kullanımının hukuk yargılamasında adalete ulaşmada önemli bir araç olduğunu vurgulamak isteriz. Ancak yukarıda belirtilen şartlara dikkat edilmesi, hem tarafların haklarını korumaları hem de davanın sağlıklı ilerlemesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Islahın Türleri

Islah, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda iki farklı türde düzenlenmiştir. Bunlar kısmen ıslah ve tamamen ıslah olarak karşımıza çıkmaktadır. Her iki ıslah türü de yargılama sürecinde taraflara önemli imkanlar sağlamaktadır.

1) Kısmen (kısmi) ıslah

Kısmen ıslah, tarafların dava sürecinde yaptıkları usul işlemlerinin bir kısmını düzeltmelerine olanak tanır. Bu ıslah türünde, davacı veya davalı, belirli bir noktadan itibaren usul işlemlerini geçersiz kılabilir.

Örneğin, davacı talep sonucunu artırmak istediğinde kısmen ıslaha başvurabilir. Davalı ise savunmasını genişletmek veya değiştirmek için bu yolu kullanabilir. HMK madde 181'e göre, kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği işlemi yapmak için bir haftalık kesin süre verilir. Bu süre içinde işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.

Kısmî davada, dava dışı bırakılan alacak kısmının davaya dahil edilmesi için de kısmen ıslah kullanılabilir. Bu durumda zamanaşımı, ıslah talebinde bulunulduğu andan itibaren kesilir.

2) Tamamen (tam) ıslah

Tamamen ıslah ise sadece davacı tarafından yapılabilen bir usul işlemidir. Bu ıslah türünde, dava dilekçesinin verilmesinden itibaren o ana kadar yapılan tüm usul işlemleri geçersiz hale gelir. Adeta yargılama en baştan başlatılır.

HMK madde 180'e göre, davasını tamamen ıslah eden davacı, bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Eğer bu süre içinde yeni dilekçe verilmezse, ıslah yapılmamış sayılır ve dava mevcut haliyle devam eder.

Tamamen ıslahta, yeni dava dilekçesi verilmesine rağmen yeni bir dava açılmış olmaz. Dava, eski davanın devamı niteliğindedir. Bu nedenle yeniden harç alınmaz ve zamanaşımının kesilmesi gibi sonuçlar devam eder.

Davalı, yeni dava dilekçesine karşı HMK'nın 127. maddesinde belirlenen süre içinde yeni bir cevap dilekçesi verebilir.

Her iki ıslah türünde de, ıslah eden taraf yargılama giderlerini ve karşı tarafın zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür. Bu, hukuk yargılamasında ıslahın kötüye kullanılmasını önlemeye yönelik bir düzenlemedir.

Islahın Etkisi

Islah, Türk hukuk yargılamasında önemli bir usul hukuku müessesesidir. Bu kurumun en önemli etkilerinden biri, yapılan değişikliklerin geriye dönük olarak etki göstermesidir.

HMK madde 179'a göre, ıslah anından geriye doğru olan işlemler kural olarak yapılmamış sayılır. Bu düzenlemenin temel amacı, ıslahtan önceki işlemleri ve bunların sonuçlarını ortadan kaldırmaktır.

Davanın tamamen ıslahı söz konusu olduğunda, dava dilekçesinin verilmesi de dahil olmak üzere o ana kadar gerçekleştirilen tüm usul işlemleri geçersiz hale gelir. Bu durumda adeta yargılamanın en başına dönülmüş olur.

Kısmi ıslah durumunda ise etki daha sınırlıdır. Sadece ıslaha başvuran tarafın kısmi ıslah kapsamına dahil ettiği usul işlemleri geçersiz sayılır. Diğer işlemler ise geçerliliğini korur.

Ancak HMK'da bazı istisnalar da öngörülmüştür. Örneğin, ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi raporları ve keşif tutanakları gibi bazı işlemler ıslah ile geçersiz kılınamaz. Bu istisnaların amacı, yargılama giderlerinin gereksiz yere artmasını önlemek ve usul ekonomisi ilkesine uygunluğu sağlamaktır.

Islahın etkisi bakımından dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da zamanaşımı konusudur. Dava değişikliği yapılmış olsa bile, davanın açıldığı tarihte ortaya çıkan zamanaşımının kesilmesi sonucu devam eder. Yani ıslah, bu konuda herhangi bir değişiklik yaratmaz.

Sonuç olarak ıslah, hukuk yargılamasında taraflara önemli bir esneklik sağlarken, aynı zamanda yargılamanın düzenli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini de gözetmektedir.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/7010 Karar : 2018/8269 Tarih : 11.09.2018

  • HMK 176. Madde
  • Tamamen ıslah yoluyla tazminat davasına dönüştürülen davaya bakma görevi, yeni davaya bakmakla görevli mahkemeye aittir.

Davacı, davalı hakkında icra takibi başlattığını, icra takibine konu edilen fatura içeriğini oluşturan malların davalı şirkete ait maden sahasında kulanılmak üzere kendisi tarafından davalı şirkete satıldığını ve teslim edildiğini, ancak borcun ödenmediğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili, 15/11/2011 tarihli duruşmada, davayı tamamen ıslah ettiklerini bildirmiş, 22/11/2011 tarihli ıslah dilekçesinde de, taraflar arasında …bulunan maden sahası ile ilgili 29/07/2010 tarihli rödövans sözleşmesi düzenlendiğini, yine davalıya ait … bulunan iki adet maden sahası içinde 27/09/2010 tarihli rödövans sözleşmesi düzenlendiğini ancak davalının bu sözleşme altındaki imzayı kabul etmediğini bu durumda taraflar arasında sözlü kira sözleşmesi düzenlendiğinin kabulü gerektiğini ileri sürerek … maden sahası ile ilgili sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle menfi zararına karşılık şimdilik 15.000 TL… mevkiinde bulanan maden sahalarına ilişkin müspet zarar olarakta şimdilik 100.000 TL tazminatın ve 30.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, somut olayda ilk haliyle faturaya dayalı alacak talebi ticaret mahkemesinin görevinde ise de; daha sonra tam ıslah suretiyle dava sebebi ve konusu değiştirilerek, rödövans sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine dönüştürüldüğü, 6100 Sayılı HMK nın 4.maddesindeki düzenlemeye göre rödövans sözleşmesinin bir tür hasılat kirası sözleşmesi olduğu gözetildiğinde; bu tür davalara Sulh Hukuk Mahkemesinde bakılacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

HMK’nun 176. maddesine göre; taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini, kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın, bir tarafın tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılması mümkün olup, karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir.

Davanın tamamen ıslahı durumunda, yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, davanın ilk açıldığı 17/06/2011 tarihinde açılmış sayılacaktır.

01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 1. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre; bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz. Davanın tamamen ıslahı sonucu, dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davanın ilk açıldığı tarih göz önünde bulundurulduğunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun göreve ilişkin 8. maddesi hükmü uygulanacaktır. Dava değeri itibariyle Mahkeme görevlidir. Bu nedenle Mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/1484 Karar : 2018/8676 Tarih : 5.07.2018

  • HMK 176. Madde
  • Islah yoluyla yeni boşanma sebebi eklenebilir.

Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir [HMK m.176-(l)]. Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir [HMK m.l77-(l)]. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 vd. maddelerinde, ıslahın harca tabi olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda da “ıslah harcı” şeklinde bir harç türü yer almamaktadır. O halde sırf ıslah istemi sebebiyle harç alınamaz.

Bunun yanında, ıslah sonucunda, dava/talep konusunun miktar veya değeri artarsa ve artan miktar veya değer için harç ödenmesi gerekiyorsa, ancak o zaman harç ödenmesi/tamamlanması gerekir.

Somut olayda, davalı-davacı erkek duruşmada ve 08.03.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle davanın hukuki sebebini zina sebebi ile boşanma yanında, haysiyetsiz hayat sürme ve pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma olarak ıslah ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, davalı-davacı erkek tarafından ıslaha ilişkin maktu ıslah harcı yatırılmamış olduğu böylelikle usulüne uygun yapılmış bir ıslah işlemi olmadığı gerekçesiyle davalı-davacı erkeğin haysiyetsiz hayat sürme ve pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Oysa Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 vd. maddelerine göre, taraflardan herbiri dava/cevap dilekçesini ıslah ederek yeni bir vakıa ekleyebilir, davanın hukuki sebebini genişletip, değiştirebilir ıslah karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı olmadığı gibi bu konularda harç ödenmesine de gerek yoktur.

O halde mahkemece; davalı-davacınm haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163), pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı (TMK m. 162) boşanma talebi hakkında tüm deliller değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken ıslah işlemi dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen boşanma davaları ve fer’ileri hakkında diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 05.07.2018(Prş.)


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/249 Karar : 2018/11336 Tarih : 20.06.2018

  • HMK 176. Madde
  • Tapu iptal ve tescil talebine ıslah yoluyla menfi tespit ve takibin iptali taleplerinin eklenmesi mümkün değildir.

Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

..

Hemen belirtmek gerekir ki; borçlu taraf İcra İflas Kanunu’nun 72. maddesi hükmü çerçevesinde; icra takibi öncesinde ve icra takibi sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.

Öte yandan, HMK’nın 176 ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunun veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün olmayıp başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 gün, 2011/1-364 E.-2011/453 K., 15.06.2016 gün, 2014/4-1193 E.-2016/800 ve 2015/7-917 E-2017/265 K. sayılı İlâmları)

Somut olaya gelince, davacı vekilinin 08.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; tapu iptal ve tescil talebinin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen menfi tespit ve takibin iptali isteklerinin de hükme bağlanmasını istediği, mahkemece davacının menfi tespit ve takibin iptali istemleri de kabul edilmek suretiyle tapu iptal ve tescil hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.

Eldeki davada, davacı, takibe konulan 60.000-TL bedelli senedin davalı tarafından sonradan doldurulduğunu, davalıya olan borcunu ödemesine rağmen senedin takibe koyularak maliki olduğu taşınmazların cebri satış suretiyle usulsüz olarak edinildiği iddiasını ileri sürmüş, davalı taraf ise davacının borcunu ödemediği savunmasına bulunmuştur.

Bu durumda, uyuşmazlığın davacının davalıya borcu bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı açık olup, bu hususun da ancak usulüne uygun olarak açılmış bir menfi tespit davası ile çözümleneceğin de kuşku yoktur.

Hal böyle olunca; davacı vekilinin 08.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yeni istekler ıslah kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119 vd. maddelerinde düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usuli şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da kabul edilemeyeceğinden davacı tarafa menfi tespit davası açması için süre verilmesi ve bu davanın sonucuna göre tapu iptal ve tescil istekli eldeki davanın çözüme kavuşturulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/10296 Karar : 2016/5704

  • HMK 182. Madde
  • Islah yoluyla kira alacağına ilişkin itirazın iptali davası, ecrimisil alacağı davasına çevrilebilir.

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.01.2008 başlangıç, 31.12.2015 bitiş tarihli kira sözleşmesi ile Akköy Döşeme Mevkii 1926, 2047 ve 2043 parsel sayılı taşınmazları davalıya kiraladığını, kira bedelinin sözleşmede yazılmadığını, mahalli geleneğe göre kira süresinin sonunda elde edilecek gelire göre %30-50 arasında belirleneceğinin kararlaştırıldığını, davalının 2008, 2009 ve 2010 yılları kira bedellerini ödemediğini, yıllık 6.000.-TL den toplam 18.000,-TL kira alacağının tahsili için takip başlattıklarını ancak davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, şimdilik 18.000-TL üzerinden itirazın iptali ile tazminata hükmedilmesini talep etmiş, daha sonra 27.11.2012 havale tarihli ıslah dilekçesini sunmuş ve bu dilekçede; mahkemece kira ilişkisi kabul edilmez ise talebinin ecrimisil olarak değerlendirilmesini, davalının bu taşınmazları ekip dikerek kazanç elde ettiğini, bu nedenle dava dilekçesinde davanın niteliğini (konusunu), müddeabih kısmı hariç olmak üzere bağımsız kira alacağından ecrimisil tazminatına ıslah ettiklerini bildirmiştir.

Davalı vekili ise; kira sözleşmesi olarak sunulan belgelerde bedel kısmı yazılmadığından kiracılık ilişkisinin söz konusu olamayacağını, sözleşmenin taraflar arasında danışıklı olarak düzenlendiğini ve doğrudan gelir desteği almak için kullanıldığını, kira ilişkisinin mevcut olmadığını, bu nedenle de davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının ıslah talebi değerlendirilerek; itirazın iptali davasında sadece ilgili icra dosyasındaki takibe yapılan itirazın iptali istenebileceği, takip dayanağı alacağın niteliğinin ıslahla değiştirilemeyeceği belirtilerek ıslaha itibar edilmemiş, sunulan kira sözleşmesinde de kira bedeli belirtilmediğinden sözleşmenin kira sözleşmesi niteliğini taşımayacağını, bu nedenle de alacağın varlığının sözleşme ile kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

HMK.nun 176-182 maddelerinde düzenlenen ıslah kurumu, davacı veya davalının iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hakimin onayına bağlı olmaksızın, belli kurallar çerçevesinde düzeltilmesini sağlayan bir hukuksal çözümdür. Burada söz konusu olan var olan davanın ıslah edilmesidir.

Bu bağlamda davanın açılması ile meydana gelen hüküm ve sonuçlar, tarafların davacı ya da davalı sıfatları vb. geçerliliğini korumaktadır. Islah talebinde bulunan davacı, bu yöntemle davada dayandığı hukuki sebebi veya talep sonucunu değiştirebilir. Dava konusu olayda da; davacının ödenmeyen kira alacağının tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali talebini bırakarak, alacak miktarını değiştirmeden talebini ecrimisil alacağı davasına dönüştürdüğü anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece davacının ecrimisil talebi ile ilgili değerlendirme yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU - Karar: 2021/1182

  • HMK 176
  • Süresinde veya hiç cevap dilekçesi verilmemiş olması halinde; cevap dilekçesi ıslah edilerek zamanaşımı defi ileri sürülemez.

Bilindiği üzere davalı, davaya cevap vermek zorunda değildir. Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi hâlinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılacağı HMK’nın 128. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak süresinde cevap dilekçesi vermemek suretiyle davanın inkârı, davacının dayandığı vakıaların inkârı niteliğinde olup, bu inkârın zamanaşımı def’ini de kapsadığı söylenemez.

Ayrıca, davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def’inde bulunabileceğini kabul etmek ıslah ile kaçırılmış olan sürenin geri getirilmesi, daha doğrusu ıslah ile davaya cevap verilmesi sonucunu doğuracaktır. Oysa kanun ile belirlenen süreler kesin olup, ıslah kaçırılmış olan süreleri geri getiren bir yol değildir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece HMK’nın 176. maddesi uyarınca ıslahın konusunu tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğundan taraflardan birinin ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerektiği, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı arsa sahibinin itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin mümkün olmadığı, HMK’nın 141. maddesinde düzenlenen savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı şekilde süresi geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacının muvafakat etmediği gözetilmeksizin, süresinden sonra cevap dilekçesi verilmesinin ya da hiç cevap dilekçesi verilmemesinin ıslahla zamanaşımı def’i hakkını ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilerek davanın zamanaşımından reddine yönelik hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/16658 Karar : 2017/2065 Tarih : 20.02.2017

  • HMK 176. Madde
  • Yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır.

6100 sayılı HMK’nun “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26. maddesinde (1086 sayılı HUMK’nun 74.maddesi), “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.” denilmektedir.

HMK`nun 176.(HUMK 83.) ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanı sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Bu hale göre yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.

Somut olayda, dava alacak talebi ile açılmış olup davacının dava dilekçesinde asıl sözleşmenin kurulmasına yönelik talebi olmadığından ıslah ile dava konusu olmayan bir talebin dava kapsamına alınması mümkün değildir. Kaldı ki usulüne uygun bir ıslahta yoktur. Açıklanan nedenlerle yazılı şekilde dava dilekçesi ile talep edilmeyen asıl sözleşmenin kurulmasına yönelik talebin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.

 

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.