
İŞ KAZASI HALLERİNDE İŞVERENİN CEZAİ SORUMLULUĞU
İş kazaları, hem çalışanlar hem de işverenler için ciddi sonuçlar doğuran üzücü olaylardır. Bu makalede, iş kazalarında işverenin cezai sorumluluğunu, ilgili yasal düzenlemeler ve Yargıtay kararları ışığında ele alıyoruz. İş güvenliği önlemlerinin önemi, taksir ve olası kast kavramları, ve işverenlerin dikkat etmesi gereken hususlar detaylı bir şekilde inceleniyor.
İş Kazalarında İşverenin Yükümlülükleri ve Sorumluluğu
İş Güvenliği Önlemleri ve İSG Kanunu
İş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenin yükümlülükleri, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 4. maddesi ile detaylı şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, işverenlere çalışanların sağlık ve güvenliğini koruma konusunda kapsamlı sorumluluklar yüklemektedir. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri eksiksiz bulundurmak zorundadır.
İşverenin temel yükümlülükleri şu şekilde sıralanabilir:
- Mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunma
- İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi
- Gerekli organizasyonun yapılması
- Araç ve gereçlerin sağlanması
- Sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi
- Mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi
İşveren, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, uygunsuzlukları gidermek ve risk değerlendirmesi yapmak zorundadır. Bu yükümlülükler, işyerinin büyüklüğü veya faaliyet alanına bakılmaksızın tüm işverenler için geçerlidir.
İşverenin Gözetme Borcu ve Hukuki Sonuçları
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417/2 maddesi, işverenin gözetme borcunu düzenlemektedir. Bu madde uyarınca işveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, işverenin gözetme borcunun temel unsurunu oluşturur.
İşverenin gözetme borcu kapsamında:
- Çalışma ortamının güvenliğini sağlamak
- İş ekipmanlarının uygunluğunu kontrol etmek
- Çalışanların sağlık gözetimini yapmak
- Acil durum planları hazırlamak
- Çalışanları bilgilendirmek ve eğitmek
gibi yükümlülükler bulunmaktadır.
İşveren, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz. Ayrıca, alınan önlemlere uyulup uyulmadığını düzenli olarak denetlemek ve tespit edilen eksiklikleri gidermekle yükümlüdür. İşverenin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda hem idari hem de cezai yaptırımlarla karşılaşması söz konusudur.
İşverenin gözetme borcunu ihlal etmesi sonucu meydana gelen iş kazalarında, işveren maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olabilir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun iş kazası nedeniyle yaptığı ödemeler için işverene rücu hakkı doğar. İş kazasının ağır sonuçlar doğurması halinde, işverenin cezai sorumluluğu da gündeme gelebilir.
İşverenin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat yükü kendisine aittir. Bu nedenle, alınan önlemlerin, yapılan eğitimlerin ve denetimlerin kayıt altına alınması büyük önem taşır. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği konusunda proaktif bir yaklaşım benimsemeli ve sürekli iyileştirme prensibiyle hareket etmelidir.
Taksirle Öldürme ve Yaralama Suçları
İş kazalarında işverenin cezai sorumluluğu, genellikle taksirle öldürme ve yaralama suçları kapsamında değerlendirilmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 85. maddesi taksirle öldürme suçunu, 89. maddesi ise taksirle yaralama suçunu düzenlemektedir. Bu suçların oluşması için işverenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması ve bu davranış sonucunda işçinin ölümü veya yaralanması gerekmektedir.
Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Arasındaki Farklar
İş kazalarında işverenin taksirli sorumluluğu iki şekilde ortaya çıkabilir: basit taksir ve bilinçli taksir. Basit taksir, işverenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, öngörmesi gereken neticeyi öngörememesi durumudur. Örneğin, bir inşaat işvereni çalışma alanında gerekli güvenlik önlemlerini almayı unutmuş ve bu nedenle bir işçi yüksekten düşerek yaralanmışsa, basit taksirden söz edilir.
Bilinçli taksir ise işverenin neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğini umarak hareket etmesidir. Bu durumda işveren, kazanın meydana gelebileceğini öngörmekte ancak tecrübesine, bilgisine veya diğer koşullara güvenerek bu sonucun gerçekleşmeyeceğini düşünmektedir. Bilinçli taksir halinde ceza daha ağır olmaktadır.
Öngörülebilirlik ve Önlenebilirlik
İş kazalarında taksirli sorumluluğun belirlenmesinde iki önemli kriter vardır: öngörülebilirlik ve önlenebilirlik. Öngörülebilirlik, işverenin normal bir dikkat ve özenle kazanın meydana gelebileceğini öngörebilecek durumda olmasını ifade eder. Önlenebilirlik ise, işverenin gerekli tedbirleri alması halinde kazanın önlenebilir olmasını belirtir.
İşveren, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının öngördüğü tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirlerin alınmaması veya eksik alınması durumunda:
- Taksirle ölüme sebebiyet verme suçu için 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası
- Taksirle yaralamaya sebebiyet verme suçu için 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası
öngörülmüştür. Bilinçli taksir halinde bu cezalar artırılmaktadır.
İşverenin sorumluluğunun tespitinde, alması gereken önlemlerin niteliği ve kapsamı, işyerinin özellikleri, yapılan işin niteliği, işçi sayısı ve işyerinin tehlike sınıfı gibi faktörler dikkate alınır. Örneğin, yüksek riskli bir maden işletmesinde işverenin öngörü yükümlülüğü, düşük riskli bir ofis ortamına göre daha kapsamlıdır.
Taksirle yaralama suçlarında, yaralanmanın ağırlığına göre soruşturma ve kovuşturma usulleri değişmektedir. Basit yaralanmalarda şikayet şartı aranırken, ağır yaralanmalarda ve bilinçli taksir hallerinde resen soruşturma yapılır. İş kazalarında genellikle mağdurun şikayeti aranmaksızın soruşturma başlatılmaktadır.
Yargıtay Kararları Işığında Bilinçli Taksir ve Olası Kast
Çocuk İşçilerin Maruz Kaldığı İş Kazaları
İş kazalarında işverenin cezai sorumluluğunun belirlenmesinde, özellikle çocuk işçilerin maruz kaldığı kazalar ayrı bir önem taşımaktadır. Yargıtay, çocuk işçilerin karıştığı iş kazalarında işverenin sorumluluğunu değerlendirirken daha hassas bir yaklaşım sergilemekte ve genellikle bilinçli taksir hükümlerini uygulamaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 15.02.2018 tarih, 2016/3474 E. ve 2018/1574 K. sayılı kararı, bu yaklaşımın önemli bir örneğini oluşturmaktadır. Kararda, inşaatta gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması sonucu 13 yaşındaki bir çocuğun düşerek yaralanması olayında, işverenin bilinçli taksirle sorumlu tutulması gerektiği vurgulanmıştır. Yargıtay, çocuk işçi çalıştırmanın başlı başına bir risk faktörü olduğunu ve işverenin bu durumda daha yüksek bir özen yükümlülüğü altında bulunduğunu belirtmiştir.
Benzer şekilde, tehlikeli işlerde çocuk işçi çalıştırılması ve bu işçilere gerekli eğitimin verilmemesi durumlarında, işverenin meydana gelen kazalardaki sorumluluğu bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmektedir. İşveren, çocuk işçinin yaşı ve deneyimsizliği nedeniyle kazaya daha açık olduğunu öngörebilecek durumda olmasına rağmen, gerekli önlemleri almayarak riskin gerçekleşmesini kabullenmiş sayılmaktadır.
Olası Kastın Unsurları
İş kazalarında işverenin cezai sorumluluğunun belirlenmesinde bir diğer önemli kavram olası kasttır. Olası kast, işverenin kazanın meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, "olursa olsun" düşüncesiyle hareket etmesi durumunda söz konusu olmaktadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 25.05.2023 tarih, 2023/586 E. ve 2023/1827 K. sayılı kararı, olası kastın uygulanmasına ilişkin çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir. Bu kararda, maden ocağında tekrar eden uyarılara rağmen grizu patlamasına neden olabilecek tehlikeli çalışma koşullarının devam ettirilmesi, işverenin olası kastla hareket ettiğinin göstergesi olarak kabul edilmiştir.
Olası kastın varlığının kabulü için aranan temel unsurlar şunlardır:
- İşverenin tehlikeli durumu önceden öngörmüş olması
- Yetkili merciler veya çalışanlar tarafından uyarılmış olması
- Tehlikenin bertaraf edilmesi için gerekli önlemleri almaktan kaçınması
- Sonucun gerçekleşmesini göze alarak faaliyete devam etmesi
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, özellikle tekrar eden ihlaller ve ısrarlı ihmaller durumunda, işverenin sorumluluğu bilinçli taksir sınırını aşarak olası kast seviyesine ulaşmaktadır. Bu durum, cezai yaptırımların da önemli ölçüde ağırlaşmasına neden olmaktadır.
İş kazalarında işverenin cezai sorumluluğunun belirlenmesinde, her somut olayın özellikleri, işverenin tutumu ve alınan/alınmayan önlemlerin niteliği dikkatle değerlendirilmelidir. Yargıtay'ın bu konudaki içtihatları, özellikle çocuk işçiler söz konusu olduğunda ve tekrar eden ihlallerin varlığında, işverenin sorumluluğunun daha ağır değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
İş Kazasının Bildirilmesi ve İdari Para Cezası
Bildirim Yükümlülüğü ve Süreleri
İş kazalarının bildirimi, işverenin yasal yükümlülükleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 14. maddesi, işverenlere iş kazalarını bildirme konusunda açık bir sorumluluk yüklemektedir. Bu bildirim yükümlülüğü, iş kazalarının kayıt altına alınması, gerekli önlemlerin alınması ve benzer kazaların önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.
İşverenler, iş kazası meydana geldiğinde çift yönlü bir bildirim yükümlülüğü altındadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13/2 maddesi uyarınca, işveren öncelikle kolluk kuvvetlerine derhal bildirimde bulunmak zorundadır. Bu bildirim, özellikle ölümlü veya ağır yaralanmalı kazalarda delillerin korunması ve olayın adli boyutunun incelenmesi açısından önem taşır. Aynı zamanda, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na da bildirim yapılması gerekmektedir.
Bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi veya geç yerine getirilmesi durumunda, 6331 sayılı Kanun'un 26/1-e maddesi kapsamında idari para cezası uygulanır. Bu cezanın miktarı, işyerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısına göre değişkenlik gösterir. Örneğin:
- Az tehlikeli sınıftaki işyerleri için asgari ceza tutarı
- Tehlikeli sınıftaki işyerleri için orta düzeyde ceza tutarı
- Çok tehlikeli sınıftaki işyerleri için yüksek ceza tutarı
İşverenler, iş kazası bildirimini yaparken kazanın oluş şeklini, nedenlerini ve işyerinin bağlı bulunduğu bölge müdürlüğünü belirtmelidir. Bildirimin yazılı olarak yapılması ve kazaya ilişkin detaylı bilgileri içermesi gerekmektedir. Bu bilgiler:
- Kazanın meydana geldiği tarih ve saat
- Kazanın oluş şekli
- Kaza sonucu oluşan yaralanmanın türü ve derecesi
- Kazaya uğrayan işçinin kimlik bilgileri
- Tanıkların ifadeleri ve iletişim bilgileri
İş kazası bildiriminin zamanında ve doğru şekilde yapılması, işçinin sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi açısından da önem taşır. Bildirim yapılmaması durumunda, işçinin tedavi masrafları ve diğer sosyal güvenlik hakları risk altına girebilir.
Sonuç olarak, iş kazalarında işverenin cezai sorumluluğu, alınmayan veya eksik alınan iş güvenliği önlemlerinden kaynaklanmakta ve bu sorumluluk taksirle öldürme veya yaralama suçlarını gündeme getirmektedir. İşverenler, iş güvenliği önlemlerini almak, kazaları önlemek ve kaza durumunda gerekli bildirimleri yapmakla yükümlüdür. Bilinçli taksir ve olası kast hallerinde cezalar ağırlaşmakta, özellikle çocuk işçilerin kazalarında Yargıtay'ın işverenin bilinçli taksirini vurguladığı görülmektedir. İş kazasının bildirilmemesi ise idari para cezasıyla sonuçlanmaktadır. Bu kapsamlı sorumluluk sistemi, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve işçilerin korunması amacına hizmet etmektedir.